19 Şubat 2007 Pazartesi

"Türkiye'nin Amazonu" Baraj Tehdidinden Kurtulmak İstiyor


1 Ekim 2006 tarihli http://www.birgun.net yayınlanan Bahar Erkum imzalı haber:

"Türkiye'nin Amazonu" baraj tehdidinden kurtulmak istiyor


Türkiye'nin debisi en yüksek, en hızlı akan ve en uzun nehirlerinden Çoruh Nehri üzerinde yapılması planlanan 10 barajdan biri olan Yusufeli Barajı, yöre insanının, çevrecilerin ve akademisyenlerin tepkilerini çekmeye devam ediyor.

Çoruh Nehri üzerindeki barajlar tamamlandığında; nehir, vadi ve nehri besleyen dereler ortadan kalkacak ve kilometrelerce uzayan birbirine bağlı yapay göller serisi ortaya çıkacak. Türkiye'nin toplam elektriğinin yüzde 7'sini sağlayacak bu yatırımın bedeli ise, çok zengin bir coğrafyanın tüm zenginlikleriyle beraber yok edilmesi.

'TEKRAR TEKRAR DÜŞÜNÜLMELİ'
Hidrobiyolog-Çevre Uzmanı Hüseyin Avni Özen, Yusufeli Barajı'yla birlikte başta yöredeki iklimin değişeceğini ve buna bağlı olarak yöreye has bir çok canlı türünün ortadan kalkacağını söyledi. Özen, dünyanın sayılı vahşi yaşam alanlarından bir olan ve Yaban Hayatı Koruma Sahası ilan edilen Yusufeli'nin sular altında kalacağını ve sahip olduğu çok değerli tarım topraklarını da kaybedeceğini belirtti. Çoruh Nehri'nin Yusufeli Havzası'ndaki bölümünün,dünyanın en önemli 2. rafting parkuru kabul edildiğini belirten Özen; "Dünya için Amazon Ormanları neyse, Türkiye'de de Doğu Karadeniz'in önemi aynıdır. Bu topraklar ülkemizin geleceğidir. Tercih, kamu yararına yapılmalıdır ve yusufeli barajı tekrar tekrar düşünülmelidir" dedi.

'YATIRIM KAMU YARARINA DEĞİL'
Yusufeli Belediyesi ve Yusufeli Kültürel Varlıkları Koruma ve Yaşatma Derneği'de ortak bildirgelerinde, baraja karşı çıkanlara vatan haini damgasını yapıştıranları yatırımın kamu yararına olduğunu anlatmaya ve ispatlamaya davet etti. Belediye ve Dernek yetkilileri, bildirgelerinde, "Bizler, ülkemizin seçilmiş, atanmış her kademedeki insanını, bilim adamlarını, bu ülkenin geleceğini daha gönençli görmek için fikir üretenlerini, mühendislerini, iktisatçılarını, çevrecilerini kaygımıza ortak olmaya ve göreve davet ediyoruz" dedi.

'BARAJ HİSTERİSİ'
Tarihçi-yazar İlber Ortaylı da, 24 Eylül 2006'da Milliyet Gazetesi'ndeki köşe yazısında Çoruh Nehri üzerinde yapılacak barajları konu aldı. Türkiye'nin "baraj" macerasını ele alan Ortaylı, yazısında "Asıl facia, Çoruh Vadisi'nin sular altında kalacak olmasıdır" diyerek devam ediyor: "Zamanlan ve medeniyetleri temsil eden bir sürü orijinal eser, nadir bitkri ve hayvan cinsleri yok olacak. Artık baraj yoluyla pahalı ve geçici elektrik elde etmek çılgınlığından vazgeçmeli. Bu baraj histerisinden kurtulmanın zamanı geldi. Artık güzellikleri gömmeyecek, çağdaş teknolojilerden yararlanalım."

Barajın yeri 5 kez değiştirildi

Daha önce yeri beş kez değiştirilen Yusufeli İlçesi'ni sahip olduğu tarihi, turistik ve doğal değerleriyle sular altına gömecek Yusufeli Baraj Projesi, çevrecilerin ve bölge insanının hukuki mücadelesi sonucunda Temmuz 2005 yılında Danıştay 10. Dairesi'nin kararıyla durdurulmuş ve barajla ilgili Bakanlar Kurulu Kararı iptal edilmişti. Bayburt'ta bulunan Mescit Dağlarından doğan Çoruh, Gürcistan'a bağlı Batum'dan Karadeniz'e dökülüyor. Toplam 431 kilometre uzunluğundaki Çoruh'un 410 kilometresi Türkiye'de akıyor. Çoruh, Türkiye'nin en hızlı akan nehri olmanın yanı sıra dünyada debisi en yüksek 2. nehir.

5 BARAJ PROJESİ
DOĞA DERNEGİ'nin yaptığı çalışmaya göre, doğal değeri yüksek alanlarda en büyük kayba neden olacak 5 baraj projesi şunlar;

llısu Barajı: Dicle üzerindeki llısu Projesi, yaklaşık 27 bin hektarlık bir alanı sular altında bırakacak ve dünyada sadece Eruh Dağları'nda yaşayan verbascum alobiferum isimli canlı türünü yok edecek.
Yusufeli ve Güllübağ Barajları: Çoruh üzerine yapılacak barajlarla 7 bin 735 hektar suya gömülecek.
Kayraktepe Barajı: Göksu üzerine yapılacak baraj, 13 bin 300 hektarlık alanı suya gömecek. 16 endemik bitkiyle birlikte toplam 33 canlı türü yok olacak.
Ermenek Barajı: Göksu üzerinde Ermenek Vadisi'nin 6 bin 500 hektarı sular altında kalacak ve 123 bitki ve hayvan türü yok olma riskiyle karşılaşacak.
Dipni Barajı: Güneydoğu Toros eşiğinin 4 bin 900 hektarı ve 32 bitki ve hayvan türü sular altında kalacak.

Yusufelililer Baraja Karşı


3 Ocak 2007 tarihli www.birgun.net 'te yayınlanan Hayati Akbaş imzalı haber:

Yusufelililer baraja karşı


Yusufeli İlçesini Güzelleştirme Yaşatma Ve Kültür Varlıklarını Koruma Derneği, Yusufeli halkı adına yaptığı çağrıda, "Başta Yusufeli Barajı ve H.E.S. olmak üzere Deri-ner Barajı ve Hes., Ihsu Barajı ve Hes.gibi projeler ürettiklerinin onlarca katı, devamlı artan borç yükü bırakmakta sadece temel atma ve büyük baraj yapma sevdalılarını tatmin ediyor" denildi.


Çağrıda, yapımda ısrar eden zihniyet eleştirilerek, "Çoruh Enerji Planı başta Yusufeli Barajı olmak üzere diğer barajlarla bölgeyi insandan boşaltarak, insanımızın geleceği sürekli artan borçla karartılıp, ülkemiz uluslararası ilişkilerde başkalarının arzusuna itaat eder duruma getirilmek isteniyor" denildi. Çağrıda şu görüşler yer aldı: "Havzanın toplam hidroelektrik potansiyelinden doğru, bölgeye uygun, bölgeyi ihya edici yöntemlerle 5-6 milyar dolarla elektrik enerjisi üretmek varken ülke borç içine itiliyor. Bölge insanlardan arındırılıyor. Yusufeli havzası için harcanması gereken toplam para baraj yapma sevdası yüzünden sadece Deriner Ba-rajı'na harcanıyor."

18 Şubat 2007 Pazar

Yusufeli Barajı'na Karşı Protesto Çiçekleri


4 Ocak 2007 tarihli http://www.birgun.net yayınlanan Anadolu Ajansı (AA) imzalı haber:

Yusufeli Barajı'na karşı protesto çiçekleri

yusufeli'ni Yaşatma ve Kültür Varlıklarını Koruma Derneği ile "http://www.m.com/" internet sitesi üyeleri, Yusufeli Barajı'nı protesto amacıyla Çoruh Nehri kıyısında bayramlaşarak, nehre çiçek attı.

Artvin'in Yusufeli ilçesinde Çoruh Nehri üzerinde yapılacak baraja karşı çıkan ve bugüne kadar çeşitli protesto eylemleri düzenleyen dernek ve site üyeleri, nehrin kollarını oluşturan Barhal ve İspir çaylarının birleştiği yerde bir araya gelerek bayramlaştı.

'BİRLEŞİMDE BİRLEŞELİM'
Yusufeli'ni Yaşatma ve Kültür Varlıklarını Koruma Derneği Başkanı Recep Akyürek, "Çoruh Nehri ile birleşimde birleşelim" sloganıyla toplandıklarını söyledi. Akyürek, "Birleşimdeki ilk toplantımızı Ramazan Bayramı'nda yaptık. Bu toplantıları geleneksel hale getirmeye çalışıyoruz" dedi. Barajın yapılmasının Yusufeli'ye, ülkeye, ulusal değerlere ihanet olduğunu öne süren Akyürek, "Yaptığımız bu iş sadece Yusufeli halkına değil Türkiye'ye yapılan bir hizmettir. Yusufeli Barajı Türkiye'yi zarara uğratıp, ekonomisini çıkmaza sokup, ciddi kayıplara sebep olacak. Bu sözleri 10 yıl sonra herkes söyleyecek" dedi.

"http://www.yusufelim.com/" internet sitesi üyesi Ayhan Kaleli ise Yusufeli Barajı'nın yapımına her zaman karşı olduklarını ifade etti.

Yapılan konuşmaların ardından dernek ve site üyeleri Çoruh Nehri'ne çiçek atarak, tulum eşliğinde halay çekti. AA

Yusufeli İnisiyatifi


14 Ocak 2007 tarihli Birgün Gazetesi'nde yayınlanan Hayati Akbaş imzalı haber:

YUSUFELİ İNİSİYATİFİ ETRAFINDA KENETLENDİLER: Baraj inşası 'göç edin' anlamına geliyor

Yusufeli halkının bölgeye yapılması planlanan baraj projesine karşı çıkmak için kurduğu Yusufeli İnisiyatifi, söz konusu barajın Çevrsesel Etki De-ğedrlendirmesi (ÇED) raporunu hazırlayan Encon Çevre Danışmanlık Ltd. Şirke-ti'ni protesto etmek amacıyla bir imza kampanyası başlattı.

Konuyla ilgili olarak önceki gün yapılan basın açıklamasında, yusufeli Barajı ve Hidroelektrik Santrali Projesi için Encon Çevre Danışmanlık LTD. Şirketi'nin hazırladığı ÇED raporunun üzüntüyle karşılandığı ifade edilerek, "Bizlerin, yerimizden, yurdumuzdan edilmesinde sizin hazırladığınız bu ÇED raporunun büyük bir payı olacağını elbette bizden daha iyi bilecek konumdasınız. Raporu, aklı hür, vicdanı hür mühendislerinize ve ortaklaşa çalıştığınız tarafsız akademisyenlere yaptırdığınıza inanmayı gönülden isterdik. Ne var ki en basit aklın bile görebileceği büyük hatalarla, bilerek ve isteyerek yapılmış yanlışlarla dolu olduğu apaçık ortadadır" ifadelerine yer verildi.

'NİYET BAŞTAN BELLİ'
Raporun girişinde yer alan, "Bu Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu, proje finansmanıyla ilgilenen uluslararası kredi kuruluşlarının gereksinimlerini karşılamak üzere hazırlanmıştır" ifadelerinin de eleştirildiği açıklamada, "Niyet ihtiyaca cevap vermek olunca herhalde eylem de bu doğrultuda gerçekleşecektir. Belki de tüm rapor boyunca en haklı ve en açık cümle maalesef budur" denildi. Projenin bölgedeki verimli tarım arazilerini sular altında bırakacağının hatırlatıldığı açıklamada, "Yarın aileler çocuklarıyla beraber ekecek bir gram toprak bulamayıp göç yolunu tuttuğunda acaba sizler çocuklarınıza hangi insani nasihatleri anlatıyor olacaksınız" sözlerine yer verildi.

Yolsuzluk, Barajda Maliyeti Katladı


31 Ocak 2007 tarihli Miliyet Gazetesi'nde Şükran Özçakmak imzalı haber:

Yolsuzluk, Barajda Maliyeti Katladı


Çoruh Nehri'ne kurulan Borçka ve Deriner barajlarının yolları projelere dahil edilmedi. Bu nedenle yüzde 100'e varan keşif artışı oldu. Projelerin bitişi gecikti, zarar büyüdü


Artvin'de Çoruh Nehri üzerindeki Borçka Barajı'nın inşaatı bir yıl önce tamamlandı ancak yol tamamlanmadığı için üretime geçilemedi. Bir yıllık zarar 62 milyon 340 bin dolar (90 milyon 393 bin YTL) oldu. Gerçek maliyeti gizlemek için yolun maliyetinin projeye dahil edilmediği ortaya çıktı. Ayrıca aynı nehir üzerindeki Deriner Barajı'nda da ilave yollar yüzde 94.99 keşif artışı getirdi. Keşif artışından kaynaklanan 750 milyon dolarlık kredi bir yıldır bulunamadı. Uzayan her günün devlete faturası 1 milyon dolar.


Çoruh Nehri üzerinde 1990'da 5 barajın yapımı Bakanlar Kurulu kararıyla kesinleştirildi. Ardından inşaat işi kredi bulma koşuluyla ihalesiz olarak bazı özel şirketlere verildi. Baraj suları altında kalan mevcut yolların yerine yapılacak yollar, Karayolları Genel Müdürlüğü sorumluluğundaymış gibi gösterilerek maliyetin dışında tutuldu. Ancak Karayolları, baraj kapsamında olduğu gerekçesiyle yolun yapımını üstlenmedi. İki bakanlık arasında yolu kimin yapacağını tartışması sürerken, Borçka Barajı'nın inşaatı tamamlandı. Yeni yol yapılmadığı için üretime geçilmedi.


Yüzde 95 keşif artışı


DSİ, zorunlu olarak keşif artışına gitti. İlk ihale bedeli 363 milyon 95 bin dolar olan baraj, 21.5 kilometrelik yol için yapılan keşif artışıyla toplam 546 milyon 902 bin dolara (793 milyon 008 bin 360 YTL) mal oldu. Yol önceden yapılsa ve enerji üretimine geçilseydi, devletin kasasına bir yılda 62 milyon 340 bin dolar girecekti. Bir yıl içerisinde yol viyadük ve tünellerle inşa edildi. Ancak aydınlatma ve asfaltlama bitmedi. Daha fazla zararı önlemek için baraj üzerindeki hidroelektrik santralı (HES) geçen hafta test üretimine geçti. Resmi açılış şubatta.Aynı nehir üzerindeki Deriner Barajı'nın 4 Kasım 1997'deki ilk keşif bedeli 711 milyon 431 bin dolardı. Yollar, Borçka'daki gibi maliyetin dışında tutulmuştu. İlave yollar Deriner'de yüzde 94.99 keşif artışı getirdi, maliyet 1 milyar 38 milyon dolar oldu. Ek keşif artışından kaynaklanan 750 milyon dolarlık kredi bir yıldır bulunamadı. Bu da 15 Aralık 2009'da tamamlanması planlanan barajın bitiş süresini bir yıl daha uzattı.Deriner'de sorun bu kadarla da kalmıyor. Zeytinlik köyünden itibaren Yusufeli'ne devam edecek olan 28 kilometrelik yeni yolun ihalesi henüz yapılamadı. Üstelik bu ihalenin bedeli baraj maliyetine dahil değil. İnşaat bitse de Deriner Barajı Borçka'daki gibi yolsuz kalabilir.



'Sorgulanmalı'


İTÜ İnşaat Fakültesi Hidrolik Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. İlhan Avcı şöyle dedi:"Toplum olarak bu maliyeti hep beraber ödüyoruz. Oysa fizibilite hazırlanıp, yollar ne kadar, yeniden yerleşimler ne kadar, kamulaştırma ne kadar, barajın fiziksel gövde maliyeti ne kadar hesaplanıp DPT'ye sunulmalıydı. Müteahhitlere iş vermek ve bunu DPT'den de geçirmek için sınırlandırılmış, komik rakamlar belirlenmiş. DPT de kurumların hazırladığı rapora inanmış. Oysa geriye dönüp sorgulanması lazım."


Güler: Elektrikte vergiyi düşürebilirizEnerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, elektriğe zammın şart olmadığını, vergileri düşürebileceklerini söyledi. Güler bu arada, doğalgaz fiyatlarında nisanda indirime gidilebileceğini bildirdi. Bakan Güler, enerji konusunda NTV'nin sorularını yanıtlarken, elektriğe zam yapılıp yapılmayacağı sorusu üzerine, "Üç bakan tartıştık, iş karara kaldı. Zam yapmamız şart değil, vergileri de düşürebiliriz. Tek alternatif zam değil" dedi. Elektriğe dört yıldır zam yapmadıklarını, bunun enflasyonun düşmesine katkıda bulunduğunu belirten Güler, "Ekonominin gereği neyse onu yaparız. 2007 için hesap-kitap neyi gösteriyorsa onu yaparız. Bu cari açığı etkiler, sanayi politikasını, ihracatı, turizmi etkiler. Bu olayı bir bütün halinde incelememiz gerekiyor" dedi.Irak petrol şirketi SOMO'nun, bu ülkeye akaryakıt taşıyan ve sözleşmesi sona eren Türk şirketlerine, işin devamı için "Kuzey Irak'taki yerel yönetimleri" adres göstermesi üzerine, misilleme olarak bu ülkeye elektrik ihracının kesilmesinin istenmesi konusunda ise Güler, "Irak'a elektrik satışını durdurma niyetimiz yok" dedi.

17 Şubat 2007 Cumartesi

Toplantıya Davet

Ankara'da düzenlenecek olan
YUSUFELİ BARAJI

konulu toplantı
Ankara Yusufeli Kültür Turizm ve Dayanışma Derneği önderliğinde,
25 Şubat 2007 tarihinde Saat 13.00'de Kızılay-Bayındır Sokak'ta bulunan
Türk-İş Sendikası Genel Merkezi'nin toplantı salonunda yapılacaktır.

Türkiye'nin çeşitli il ve ilçelerinde bulunana Yusufeli ve Artvin dernekleri ile konuya duyarlı tüm hemşehrilerimize duyurulur.

YUSUFELİ KÜLTÜR TURİZM ve DAYANIŞMA DERNEĞİ
Yüksel Cad. No.36/8 Kızılay Ankara Tel: 0312 434 49 08

16 Şubat 2007 Cuma

Pervasızlık Barajları


Sevgi Ünal’ın, Ekim Dergisi, Yıl: 2006, Sayı: 64’de yayınlanan Pervasızlık Barajları başlıklı makalesi:

Pervasızlık Barajları

480 odası var. Bayrak göndere çekilmişse başkan içeride demek, yarıya kadar çekiliyse başkan ülkede ama sarayda değil, bayrak inikse başkan ülke dışında. Prag Devlet Sarayı halka açık bir saray. Devlet Başkanı ise kendisini halktan üstün tutmadığını, kapılarını her daim halkına açık tutarak gösteriyor. Hatta, herhangi bir vatandaşı boşu boşuna saray merdivenlerini çıkıp yorulmasın diye makamında olmadığı zamanları bile zarif bir uygulamayla halkına bildirebiliyor. Sırça köşkünde ulaşılmazı oynamıyor.

Pervasızlığın her şeyi ezip geçtiği ülkeler de var. Biliyoruz, çünkü onlardan birinde yaşıyoruz. Ama vereceğimiz ilk örnek bizden değil, bizim çok uzun yıllar etkimizde kalmış bir ülkeden olsun. Budapeşte'de Matyaş Kilisesi, şehrin Buda kısmındaki kale bölgesinde. Burası, Macaristan'ın Orta Asya'dan gelen yedi aşiret tarafından ilk kurulduğu yer. Kalenin yedi kulesi var aşiretleri temsil eden. Osmanlılar'ın hakimiyeti altındayken Büyük Camii olarak kullanılan Matyaş Kilisesi'nin duvarına yapışık olarak inşa edilmiş, hatta yapının bazı sütunlarını da içine hapseden cam yüzeyli modern bir bina var. Fütursuzca yapılmış bu bina, vaktiyle Mesut Yılmaz'ın yumruk yemesi ile de gündeme gelen Hilton Oteli. Pervasızca sırıtıyor kale bölgesinde.

Derdimiz Budapeşte'nin Hilton'u değil. Türkiye ile Macaristan'ı birbirine benzer kılan sayısız örnek var çünkü. Anlat anlat bitmez. Pervasızlığı bile biz öğretmiş olabiliriz onlara.

Toprakları çölden ibaret olan ülkeler çölü verimli arazilere dönüştürebildiler. Çölde yaşanabilecek modern şehirler kurabildiler. Savaşların ardından tamamı yerle bir edilen şehirler oldu. Yıkılmadan önce nasıldıysalar, aynısını tekrar inşa ettiler bu şehirlerin. Biz yapmayı değil yıkmayı, yeşertmeyi değil yakmayı olanca fütursuzluğuyla yaşıyoruz ülkemizde.

Barajlar yapılıyor. Barajlar yapılıp en verimli araziler sular altında bırakılıyor. Barajlar yapılıp insanlar köksüz, yersiz yurtsuz, kimliksiz ediliyor. Barajlar karabasan gibi çöküyor üzerimize.



Türkiye'nin en deli akan nehrinin sesini kesmek için yirmi tane baraj yapılmak isteniyor. Dağlar deliniyor. Dev köprüler dikilip, yollar bunların üzerinden geçiriliyor. Şehir, örümcek ağına dolanmış gibi sarılıyor baraj inşaatlarıyla. İldeki en verimli, bitki ve hayvan çeşitliliği açısından en zengin ilçe, Yusufeli, tamamen baraj gölünün suları altında bırakılmak isteniyor. Ülkedeki bütün nehirlerin suyu giderek azalmaktayken, su kapasitesini arttırmak için gerekli önlemlerin alınması için proje üretilmiyor da her nehrin üzerine onlarca baraj yapma gafletine düşülüyor.

Tamamı yekpare taştan yapılmış kalesiyle sahip olduğu diğer taşınmaz eserleri de hedef seçilen Hasankeyf, yok taşınacak, yok yeniden yapılacak denilerek "yok" sayılıyor. Hadi kentin taşınmazını taşıdınız diyelim, orada yaşayan halkın akıbeti ne olacak? Köklerinden, yaşam biçimlerinden, kimliklerini oluşturan bütün öğelerden uzaklaştırdıktan sonra kurumuş bir bitkiden başka neye benzeyecekler? Halfeti'de öyle olmadı mı? Bölgenin en verimli arazilerine sahip, endemik türlerin varlığını yüz yıllardır sürdürdüğü bir toprak parçasını sular altında bırakıp, insanlarını da dağın başındaki kupkuru, tek bir ot bile bitmeyecek kayalığın tepesine, kutu kutu betonarme binaların içine tıkmadınız mı? Pervasızlığın ayyuka çıktığını o zaman görmedik mi? Yeşilin bin bir tonunun içinde yaşamaya alışkın Halfeti halkı, iki odalı prefabrike binaların içine yerleştirilmişti. Binaların rengi ise dalga geçer gibi yeşile boyanmıştı. Yeşilin soluk, kirli, kasvetli bir tonuna. Hiç sorulmadı, kaç kişi köklerinden koparıldıktan sonra yaşama devam etti o binalarda? Kaç kişi cennet gibi bir araziden koparıldığı, evinden barkından, bağından bahçesinden edildiği için travmalar yaşayıp hayata küstü? Kaç kişi terk etti Karaotlak'ın susuz evlerini? Gölün altında inleyen Halfeti'nin sesiyle kaç kişinin içi yandı da attı kendini o sulara? Baraja kaç kişi hayır duaları etti de, kaç kişi âhıyla titretti baraj gövdesini?

Bir barajın kaç milyon dolara mâl olduğu bilinir de, bilinmez ardında kaç can yanmıştır. Göz ardı edilir, toprağa verdiği zararlar, havaya, suya, taşa, kuşa neler yaptığı, nasıl bir dönüşüme uğrattığı? Pervasızlık sınır tanımadan yok eder toprağı da insanı da.

"GAP bitti," deniyor. Gazeteler haber üstüne haber yapıyorlar. GAP, daha planlanan bütün barajlar tamamlanmadan tüketti işte ömrünü. İlk beş yılda verimlilik coşmuş, bölgeye faydası dokunduğu söylenmişti ama sonra iklimde ve toprakta oluşan bozulmalar tükenişe sürükledi GAP bölgesini. Şimdi feryat etmek neye yarar?

Artvin Muratlı Barajı, fütursuzluğun, plansız programsız yönetimin, pervasız projeleri bu ülkeye dayatmanın en güzel örneklerinden biri işte. Dört yüz altmış milyon dolara mâl olan, yap-işlet-devret modeliyle şu an bir şirket tarafından işletilen bu barajın ömrünün kırk yıl bile sürmeyeceği, zira en son devreye girmesi gereken bir barajken, yanlış siyasi kararlar yüzünden ilk önce devreye sokulduğu bilinirken baraj meselesine sıcak bakmak mümkün olabilir mi? Yapılan barajların verimli bir şekilde çalışmasının bile başarılamadığı bir düzende, marifetin baraj inşa etmek olmadığını anlamak lazım. İş alanı açıldığı, işsizliğe merhem olduğu gibi faydasız söylemler de tatmin edici olmuyor doğal olarak. Emek verenlere saygımız bâki ama, zarardan başka bir şey getirmeyen bu baraj projelerinin dikkatle incelenmesi ve bu fütursuzluğa bir son verilmesi de elzemdir.

Amaç enerji üretmek olsaydı hakikaten, amaç susuz kalan toprakları suya kavuşturmak olsaydı, amaç iş alanı açıp işsizliğe merhem sürmek olsaydı, amaç olumsuz bir durumu olumlu bir duruma dönüştürmek olsaydı, Türkiye'de bu kadar pervasızca baraj yapılmasına gerek kalmazdı. Amaç bunlar olsaydı eğer; Hasankeyf'in keyfine diyecek olmazdı. Halfeti, kayıp ülke Atlantis haline dönüşmezdi. Artvin, ağaç kurtlarının saldırısına uğramış gibi orasından burasından kemiriliyor olmazdı. GAP, ömrünün baharında yazgısına boyun eğip, kalan ömründe çile doldurmak zorunda kalmazdı. Zeugma, geçmiş uygarlıklardan bugüne köprü olma görevinden feragat etmek zorunda kalmazdı. İnsanlar yer yurt özlemiyle yanıp kavrulmaz, içleri kuru otla doldurulan korkuluklar misali sönük ve silik bakmazlardı yaşama.

Baraj yapma konusunda bu kadar pervasızlığa düşülmeseydi eğer.


Kaynak: http://www.anafilya.org/go.php?go=7d6a400180b66