30 Ocak 2007 Salı

Sayın Yusuf Sağlam'a Açık Mektup



"Hüzün ki en çok yakışandır bize / Belki de en çok anladığımız" Hilmi Yavuz



Merhaba Hocam;



Size doğrudan yazmama neden olan, (aşağıya da bir kopyasını ilave ettiğim) yazınızı okuduğumda, uzun bir süre ekrana kilitlenip kaldım. Şaşkınlığımın nedeni elbetteki baraj konusunda daha önceden, üstelik yakından bildiğim düşünceleriniz değil; esas beni hüzünlendiren, içimi acıtan şey, aradan geçen 1.5 yıla ve zamanın sizi haklı çıkarmasına rağmen birilerinin uyarılarınızı ısrarla dikkate almamış ve hala harekete geçmemiş olmasıdır. Biz hep mi haklı çıkmak zorundayız hocam? Keşke Yusufeli barajı konusunda zaman bizi yanıltsaydı. Aylardır bu sitede, (www.yusufelim.com) yıllardır memlekette dilimiz döndüğünce anlattığımız şeyler, bir bir başımıza gelmek zorunda mıydı? Sakın yanlış anlamayın; bu cümleleri yazarken giderek karamsarlığa düştüğüm anlaşılmasın, tam tersine her zamankinden daha iyimserim. Demek istediğim aslında şu, yıllardır Yusufeli barajı konusunda yapılan yanlışları söylüyoruz, şimdilerde çok daha fazla kişi bu yanlışların farkında, geçmişte bizim "yanlış" dediğimiz politika ve uygulamaları savunanlar da zaman ilerledikçe haklılığımızı teslim eder oldu; gün geçtikçe de bu barajın büyük bir yanlış, yanlıştan öte büyük bir "vehamet" olduğunu kavrayanların sayısı artıyor. Ama siyasi karar alıcılar ve onların karar almalarında etkili olan çevreler buna karşılık ne yapıyor? Sadece yanlışı, yeni bir yanlışla düzeltmeye çalışıyor. Bunu yaparken de gittikçe tıkanma noktasına geliyor, açmazlar her geçen gün artıyor.



Yusufelilileri yerinden yurdundan ettikten sonra hiçbir şekilde yeni bir ilçenin ne fiziki ne de iktisadi açıdan kurulamayacağını defalarca söylediniz, söyledik. Alternatif projenin herzaman hazır olduğunu yıllarca söylediniz, söyledik. İnsanımızın kırk yıldır çaresizliğe terkedildiğini, belirsizliğe mahkum edildiğini yıllarca söylediniz, söyledik. Davulu boynunuza asıp, tüm riskleri göze aldığınızda arkanızdaydık; Çoruha masa koyup gerçekleri haykırdığınızda da yanınızdaydık. Yazınızda son derece masum ve haklı bir soru soruyorsunuz: "..koca bir ilçeyi yutan, yöre halkını kökten yok edip mağdur eden projenin hayata geçirilmek istenmesi nedendir. Bu iştahın sebebi nedir?" Ben kendi payıma, bu iştahın sebebini defalarca yazdım, söyledim; bu forumlarda ve memlekette defalarca tartıştık, söyledik. Bu iştahın sebebini elbetteki benden çok daha iyi ve çok daha yakından biliyorsunuz hocam; bu iştahın sebebinin ekonomi-politik olduğunu,insanları ve çevreyi ve geleceği hiçe sayan, bütün güdüsü daha fazla kar etmek olan ulusal ve uluslararası sermayenin siyaset üzerindeki baskısı olduğunu, geleceğimizi karartmak isteyenlerin, Yusufeli insanı başta olmak üzere halkımızı her tür dezenformasyon, yanlış bilgilendirme ve her türden ayakoyunlarıyla gerçeği gizlemeye çalışan sermaye-siyaset-bürokrasi üçgenindeki bir avuç zavallı olduğunu biliyoruz. Evet onlar zavallıdır çünkü bile isteye insanlara acıyı yaşatanları, işlerine gelmeyen çözümleri görmek istememek konusunda ısrar edenleri, ben zavallı olarak görüyorum. Suçluluğun telaşıyla bugün koşuşturanlar, yarın pılını pırtını toplayıp bu vadiden ebediyen çekip gidecekler.Buna olan inancımız olmasa çoktan çıldırırdık bu karanlıkta, değil mi hocam?



Benim gibi yüzlerce, binlerce Yusufelili gencin yetişmesinde büyük emeği olan siz saygıdeğer hocam; gerek öğretmenlik, yöneticilik yıllarınızda gerekse iki dönemdir Belediye Başkanı olarak, Yusufeli insanı ve sorunlarıyla yatıp kalktığınız yıllarda belki umutsuzluğa kapıldığınız, kendinizi yalnız hissettiğiniz zamanlar olmuştur; belki şairin "Hak bellediğin yolda yalnız yürüyeceksin" düsturunca yol aldığınız zamanlar da olmuştur; ne var ki şimdi her zamankinden daha çokuz; her zamankinden daha güçlüyüz, yalnızca bu sitede kayıtlı olan üye sayımız ilçe nüfusunun yarısı kadar, ziyaretçi sayımızla beraber bir Yusufeli de bu sanal ortamda gerçekleri tartışıyor. Gerek Yusufeli'ndeki gerekse değişik şehirlerdeki hatta ülke dışındaki Yusufelililer olarak gün geçtikçe ortak paydada toplanmaya, artık daha da fazla geç kalmadan yeni bir solukla ve bütün direncimizle baraj belasını bertaraf etmeye çalışıyoruz. Tam da bu noktada sizin desteğinizi bir kere daha duymak, bizde zaten varolan moral ve cesareti daha da artıracaktır.



Siz bize yıllarca kimya anlattınız; şimdilerde ben kendi payıma insanın ve tarihin kimyasını anlamakla meşgulum, insanlık tarihiyle ilgili okuduklarımdan öğrendiğim bir şeyler var mutlaka; ama hepsinden önemlisi tarih okuyarak tarihi koklamayı, yaşadığımız zamanı sezmeyi öğrendim. Şimdi Yusufeli'nin ve Çoruh vadisinin tarihinde ciddi bir kopuş noktasına geldiğimizi herkes biliyor elbette; ama size yazmamda ki esas nedenlerden biri de budur hocam, üçbinyıllık Yusufeli vadisinin tarihi yeni bir yüzyılın başında bize bir oyun oynuyor ve şimdiki sahnenin tarihsel aktörlerinden biri de sizsiniz; elbette ki gücünün yettiği ölçüde mücadele eder insan ama tarihin bize gösterdiği bir şey daha var: haklı olanın gücü de öfkesi de hakkından beslenir. Hak ise er geç çıkar ortaya. Hakkın ortaya çıkışı tarihsel olarak belki uzun zaman alır biz yaşayanlar için; lakin upuzun insanlık tarihinde küçük adımlarla başlamış tüm hak arayışları. Köleliğe ilk başkaldıran olmasaydı, isyanlar kesintisiz devam etmeseydi ortaçağlardan çıkmak için binlerce yıl daha geçecekti şüphesiz ama yine de birisi, birileri çıkıp haklı olarak isyan edecekti.


İnsanlık tarihi için belki küçük ama Yusufeli tarihi için büyük bir adım atmak istiyorsak, bu büyük adımın atılmasına omuz verecek kişilerin başında şüphesiz siz de varsınız; geçmişte olduğu gibi bugün de! Geçmişten daha çok bugünlerde ihtiyaç duyduğumuz dayanışma için dünden daha istekli olacağınıza şüphem yok hocam; ben aslında size tüm üyelerimizin isteğini dile getiriyorum: yanımızda, önümüzde olmaya devam ediniz, bunu daha çok hissetmek daha çok bilmek hem sizin için hem tüm Yusufelililer için çok daha hayati bir önem arzediyor. Bir yazınızdan yola çıkarak kaleme aldığım bu satırları cevabi bir beklenti amacıyla değil, sesli düşünerek, toplu düşünerek yazdığımı belirtir; saygılarımı sunarım.


Not: Aşağıdaki yazı, 2005 yılının 5. ayının 5. günü sayın Belediye Başkanımız Yusuf Sağlam tarafından Coşkun Çoruh dergisi için kaleme alınmıştır. Dikkatle okumanızı ve değişenlerle değişmeyen şeyleri anlamaya çalışmanızı özellikle ricam ediyorum. Sayın Başkanımızın hedefi 12 den vuran tespitleri ve uyarılarının dikkate alınmadığı gibi tam bir yıl sonra aynı hatanın yeniden işlendiğini görmek hüzünden öte bir acı! Saygılarımla..


YUSUFELİ BARAJININ YAPILIP YAPILMAYACAĞI


Yusufeli barajının yapılıp, yapılmayacağı hergün ,her saat belki her dakika insanımız tarafından takip edilmekte; sonucun ne olduğu hususu merak konusu olmaktadır. Saygıdeğer hemşehrilerim ,şunu kesin olarak bilsin ki; Hükümet bu barajı her ne hikmetse yapma isteğinde; Yusufeli halkı ise ilçeyi yok edecek ikili formülasyonla ifade edilen barajın değil, üçlü formülasyonla ifade edilen barajın yapılmasında taraf olduğunu müdeatit kez yetkililer ve sivil toplum örgütleri açıklamıştır. Yine Yusufeli halkı birçok gerçeği çok iyi bilmektedir, Türkiye’ de onlarca devam eden baraj inşaatlarının bir kısmı durdurulmuş, bir kısmı iptal edilmiş, hatta mevcut devrede olan barajlarda da % 25-30 lar seviyesinde çalışmakta iken ; hatta bitirilip su doldurulmayan baraj mevcutken; koca bir ilçeyi yutan, yöre halkını kökten yok edip mağdur eden projenin hayata geçirilmek istenmesi nedendir. Bu iştahın sebebi nedir; yetkilerin dost doğru bilgi ve belgeye dayalı açıklama yapmaları gerekmektedir. Hele belli bir seviye ye çıkmış, saygınlığı olan bir kısım siyasilerin yollara düşüp, bu barajın yapılması yönündeki ikna turlarını anlamak mümkün değildir. Her bir girişimin kafalardaki bıraktığı soru işaretlerini yetkililerin Türk kamuoyuna açıklamaları gerekmektedir. Bir kez daha Yusufeli halkı adına acı bir şekilde haykırıyorum. Bu mazlum insanların kaderiyle kimse oynamaya kalkmasın. Yusufeli mevcut yerinde var olduğu sürece hayatını devam ettirebilecektir. Aksi halde mevcut ilçe Yusufeli’ni baraj sebebiyle yok edip; yine Yusufeli coğrafyası içerisinde yeni bir Yusufeli ilçesi kurarak devamiyet beklentisi içinde olanlar bu insanlara ihanet etmiş olacaktır. Çünkü böyle Yusufeli yaşamayacaktır. Tıpkı görünen köy kılavuz istemez misali gibi. Halk ayakta, teyakkuz içerisinde gelişmeleri bekliyor. Hükümet yetkililerimizden halkı daha fazla heyecanlandırmayacak; halkın isteği doğrultusunda projeleri hayata geçirmelerini istiyorum. 8 Nisan 2005 günü Yusufeli meydanında her türlü engellemelere vede herbir yöreye ilçe olma yönündeki mesajlarla kuru ve boş beklenti içerisine itilmelerine rağmen toplanan binlerce insan, o meydanda “Bizim Başka Yusufeli’miz Yok”diye haykırışını Mısır’da sağır sultan duyar oldu, ancak bizim yetkililerimiz duymaz oldular. Ama birgün gelecek bu gerçeği onlarda istemeselerde duyacaklar. Ancak istiyoruz ki iş işten geçmeden, bu insanlar daha fazla incitilmeden bu kararlar alınsın. Hele hele mahkeme aşamasında olan 19/04/2005 tarihinde duruşması yapılan henüz ara karar aşamasındaki dava devam ettiğinden bu kadar aceleci olmak gerçekten insanların kafasını karıştırıyor. Ne uğruna 30 bin insan maddi ve manevi değerlerini kaybettiğinin cevabını bulmak istiyor. Ayrıca Yusufeli halkını üzen en önemli yazılardan birisi en yetkili ağızlardan Sayın Başbakanın helikopterle Yusufeli coğrafyasını havadan izleyerek yerleşim yerinin tespit edileceği yönündeki açıklamalardır. Sayın Başbakanımıza saygımız sonsuzdur. Ancak Sayın Başbakan yerleşim Yeri tesbit uzmanı değildir, bu coğrafyayı tam anlamıyla bilen birisi hiç değildir. Sayın Başbakanımız Yusufeli halkıyla karşı karşıya getirilmeye çalışılıyor. Bu doğru değildir. Hedef insan olarak Sayın Başbakan gösteriliyor. Görünen o ki yörede incelemelerde bulanan muhterem heyetler coğrafi zorluklar sebebiyle uygun yeni bir yerleşim yeri bulamamanın sıkıntısıyla faturayı sayın Başbakanımıza kesmeye çalışıyorlar. Başbakanımızın uzaydan incelemeyle bir yer tespitinin yapılmayacağı yönündeki kanaatimiz kesindir. Öyle umuyoruz ki havadan değil, karadan ilçemizi coğrafyasını birlikte gezer ve inceleme yaparsak bu coğrafya da mevcut ilçe merkezi dışında bir ilçe merkezinin olmayacağını,barajın yapılması halinde insanların büsbütün mağdur olacaklarını, ilçenin dağılacağını; yeni kurulacak yerleşim merkezinin ise ancak mevcudun 1/6 sını toplayabileceğini görülecektir. Yusufeli halkı olarak sayın Başbakanımızı ilçemizde ağırlamak; sorunlarımızı da yüz yüze konuşmak istiyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle tüm hemşehrilerime selam ve saygılarımı sunmadan diyorum ki Yusufeli mevcut yerinde anlamlı olacaktır. Başka Yusufeli de olmayacaktır. Onun için Yusufeli- Artvin iki formülasyona HAYIR; Oltu-Artvin-Kirazlı üçlü formülasyanla ifade edilen alternatif baraja EVET diyoruz. 05/05/2005 Yusuf SAĞLAM


Kaynak:http://www.coskuncoruh.com/dergi/include.php?path=content/articles.php&contentid=62&PHPKITSID=9482c4a01f243583def9c7649d37c550

Hiç yorum yok: