31 Ocak 2007 Çarşamba

Hayalet Şehir

Simon Kuper'in aynı zamanda kitabının da başlığı olan çok güzel bir deyişi var: Futbol Asla Sadece Futbol Değildir!
Yani bize sadece 11 er adamın karşılıklı top koşturması gibi gelen futbolun, arkasında çok farklı dinamiklerin olduğunu, sıradan taraftarlar, fanatikler, holiganlar, şikeler, hesaplar, mafyalar, transferler, sloganlar, kentler, düşmanlıklar, showlar, simgeler velhasıl koca bir futbol endüstrisini çeviren devasa çarkları da hesaba katmamız gerektiğini anlatan müthiş bir deyiş.
Şimdi bu başlıktan bir benzetme yapacak olursak artık hepimiz biliyoruz ki BARAJ ASLA SADECE BARAJ DEĞİLDİR!: Göçeden insanlar, kaybolan çevre, değişen iklim, trajediler, para mafyaları, büyük inşaat grupları, konsorsiyumlar, hileler, ihaleler, siyaset ve uluslarası aktörler v.s. Şimdi burada meseleyi kazıdıkça, her geçen gün yeni bir boyutunu yakalıyoruz Yusufeli barajının. Şimdi ben kendi payıma bakıyorum da, on yıl önce bildiklerim bu on yıllık sürede öğrendiklerimin onda biri bile değilmiş; ama eminim daha büyük bir tablonun ise halen daha az bir kısmını görebiliyoruz. Fırsat buldukça, iki dilde sürekli yeni taramalar yapıyorum internette, bazılarını geçmişte paylaştım, bir kısmı kişisel arşivimde duruyor ve her yeni bilgiyle karşılaşınca bir öncekileri de ister istemez kurcalıyorum ve büyük tablo biraz daha netleşmeye başlıyor.
Evet bir süredir Çoruh vadisindeki madenler, uzun vadeli projeler, çıkar grupları ve bunların barajlar silsilesiyle özellikle de Yusufeli Barajıyla olan ilişkisini çözümlemeye çalışıyorum. Peşinen şunu söyleyeyim ki, barajlarla madenler arasındaki bağı, ilerde biraz daha net görmeye başlayacağız ki, bu da yeni bir tartışma düzlemi çıkaracak ortaya. Bundan önce bir kaç yazı okumuştum, bölgenin maden yapısıyla ilgili. Çalışmaların bir kısmını da Yusufelinde bizzat görme imkanım oldu, ama görünen tarafı, işin görünmeyen tarafının çok çok az bir kısmı. Meğer, uluslararası maden çevrelerinde bir zamandır Yusufeli vadisinin ismi de geçiyormuş ama biz nasıl olduysa es geçmişiz bu süreci. Geçen Ekim ayında yayınlanan İngilizce Loeb&Aron Co. Limited şirketinin bir bülteninde Yusufeli barajı ve madenlerle ilgili bir yazıya rastladım. Tamamını fırsat bulup çevirince gönderirim ama özetle, yazı bölgedeki madenlere, Cominco şirketine ve barajdan bu madenlerin etkilenme durumuna dikkat çekiyor. Yazının satır aralarında önemli bilgiler var:
Anlıyoruz ki uluslararası maden firmaları, barajcılarla bir şekilde temas kuruyor ve projenin istekleri doğrultusunda bir takım değişikliklere gitmesini sağlamaya çalışıyorlar. İşin ucunda müthiş bir ekonomik ve uzun vadeli rant sözkonusu olduğu için bu çıkar gruplarının hükümeti bir şekilde kendi istekleri doğrultusunda hareket etmeye zorlayacakları çok açık. Özetle öyle bir baraj sonrası Yusufeli planlanıyor ki "ne şiş yanacak ne kebap", sadece bölge boşaltılacak, bir süre sonra yeni ilçe yeri dağılacak ve koca vadide sadece takibini kimsenin pek yapamayacağı düzenlemelerle sondajlar çalışacak. Aşağıya ingilizce bilen arkadaşlar için linkini verdiğim yazıda ilginç bir örnek var arkadaşlar. İspanyanın kuzeyinde aynen bizim Yusufeli ölçeğinde tarım arazisi yıllar önce su altında bırakılıyor, ve ilçe yakındaki bir bölgeye taşınıyor. Fakat zaman içinde bir kaç yerli aile hariç herkes terkediyor, makalenin yazarı bizzat gidip gezdiği bu kasaba için HAYALET ŞEHİR tanımlaması yapıyor: insansız ve kesif bir melankoli kokan şehir!
Ne dersiniz, Üşüktepe-Öküzyatağı vesair adlarla taşınması planlanan coğrafyada kurulacak bir Yusufeli, hayalet şehrin ta kendisi olmayacak mı: insansız, tarımsız, yaşamsız bir küçük şehir, her an terkedilmesi beklenen hayalet şehir.. Korku filmi gibi belki, ama korkularımızın üzerine gitmekten başka çaremiz kalmadıysa, korkmadan ve henüz zaman varken bu kabusu bertaraf etmemiz gerekiyor.
Ve bir kere daha kalbimin en derinliklerinden gelen sesi size de söyleyeyim, evet bu baraj asla sadece basit bir baraj projesi değil ve bu baraj A-S-L-A G-E-R-Ç-E-K-L-E-Ş-M-E-Y-E-C-EK!

ENCON Şirketine Protesto Mesajı

ENCON Çevre Danışmanlık Ltd. Şti. Yöneticileri ve Çalışanlarının Dikkatine,
Yusufeli halkı olarak, Yusufeli Barajı ve Hidroelektrik Santrali Projesi için hazırladığınız Çevresel Etki Degerlendirmesi (ÇED) raporunuzu, büyük bir üzüntü ve ibretle okumuş bulunuyoruz. Bizlerin, yerimizden yurdumuzdan edilmesinde sizin hazırladığınız bu ÇED raporunun büyük bir payı olacağını elbette bizden daha iyi bilecek konumdasınız. Raporu aklı hür, vicdanı hür mühendislerinize, ortaklaşa çalıştığınız tarafsız akademisyenlere yaptırdığınıza inanmayı gönülden isterdik; ne var ki en basit aklın bile görebileceği büyük hatalarla, bilerek ve isteyerek yapılmış yanlışlarla dolu olduğu apaçık ortadadır.
Daha raporun başlangıcında yer alan ve tüylerimizi diken diken eden cümlenizden mi başlasak: "Bu Çevresel Etki Degerlendirmesi (ÇED) raporu, proje finansmanıyla ilgilenen uluslararası kredi kuruluşlarının gereksinimlerini karşılamak üzere hazırlanmıştır" Niyet ihtiyaca cevap vermek olunca herhalde eylem de bu doğrultuda gerçekleşecektir. Belki de tüm rapor boyunca en haklı ve en açık cümle maalesef budur. Yaban hayattan, turizme, istihdamdan tarıma kadar acelelikle geçiştirdiğiniz satırlar, idam fermanımıza atılmış birer imza hükmünde, bunu da elbette biliyorsunuz.
Ama yanıldığınız bir nokta var; dünya artık bildiğiniz dünya değil; biz de bildiğiniz Yusufelililer değiliz. Okuma yazma oranının en yüksek olduğu yerlerin başında gelen memleketimizden çok şükür basiretli, cüzdanını vicdanına tercih etmeyen mühendislerimiz de var, teknik kılıfa bürünmüş metninizi okuyunca gayet anlayabilecek eğitimli insanlarımız da var.
Ciddiyetten son derece uzak, dalga geçer gibi yazdığınız rapordaki bir tespitinizi belirtmekle yetinelim; çünkü sizi size hatırlatmak değil amacımız. Yeniden yerleşim durumunda ekili arazilerimizi kaybedeceğimizi söylüyor hemen devamındaki cümlede ise "verilecek arazilere bağlı olarak" istihdam konusunda çok fazla etkilenmeyeceğimizi buyuruyorsunuz! Elimizdeki verimli arazileri su altında bırakacak projenin bize sunduğu yeni yerleşim alanına acaba çıkabildiniz mi; neresi olduğu konusunda isim hariç bir bilginiz var mı ki, bu kadar iddialı bir cümle kurabiliyorsunuz?
Elinizi vicdanınıza koymanızı açıkçası beklemiyoruz ama hiç değilse onbinlerce insanın hayatını geri dönmemecesine etkileyecek bir projeye, meşru zemin hazırlarken bu kadar mı duyarsız, bu kadar mı hakkaniyeten, adaletten ve tarafsızlıktan uzak olmak zorundasınız? Yarın, yeniden yerleşim planı hayata geçtiğinde aileler, çoluk çocuklarıyla beraber ekecek bir gram toprak bulamayıp göç yolunu tuttuğunda acaba sizler çocuklarınıza hangi insani nasihatleri, hangi yüzle anlatıyor olacaksınız?
Şirket olarak gururla yazdığınız dört maddelik KALİTE POLİTİKANIZ'ın üç maddesini dilerseniz yüksek sesle bir kere daha okuyunuz:
1-Güven, tarafsızlık ve gizlilik ilkeleri ile sunulan hizmetle, müşteri memnuniyeti ve gereksinimlerini en üst seviyede karşılamak,
2-Çevrenin korunması ve geliştirilmesi çalışmalarının verilen hizmetlerin entegre bir parçası olmasını sağlamak,
3-Türkiye’nin ekonomi, üretim kalitesi, kullanılan kaynaklar ve çevre yönünden sürdürülebilir kalkınmasına katkıda bulunmak.
Müşteri memnuniyetinin tarafsızlığınızı gölgelediği kanaatindeyiz. Çevrenin korunmasından yana değil çeşitli kılıflarla canlı türlerini önemsiz bulan, pek çoğunun ismini dahi anmayan tavrınızla acaba hangi "çevreler"i geliştirmiş oluyorsunuz? Sürdürülebilir kalkınmayı halihazırda devam etmekte olan sermayenin nemalanması ve palazlanması olarak okumuyorsanız şayet; bu metni bir kere daha okumanızı tavsiye ederiz.
Son olarak da, Ilısu Projesinin ÇED raporunun girişinde tamamen kendi çıkarlarınızı meşru kılmak için sözlerini alet ettiğiniz MEVLANA'nın insan sevgisinden nasiplenmenizi gönülden dilemek düşüyor bize. İnsan ve doğayı hiçe sayan, sipariş üzre hazırlandığı aleni olan ÇED raporunuzu şiddetle protesto ediyoruz; kelimenin tam manasıyla insan ve doğa sevgisini bir gün gerçekten edinebileceğinize inanarak...
YUSUFELİ İNİSİYATİFİ
Yusufelim.com

İsviçre Kredi Kurumuna Protesto Mesajı

Dear Sir/madam

We are the people of Yusufeli which will be demolished under a dam’s water.This dam will be constructed on the Coruh River in the Blacksea Region, Turkey. We have learned that ERG and Turkish government will make some meetings about determine of credit conditions about the dam.

We would like ERG to know what happens after the dam. Please read carefully.

30.000 people will LOSE their lands and have to immigrate.

Thousands of people will LOSE their works and jobs.

Hundreds of endemic species of mammals, birds, fish and plants will be LOST!!!!

Thousands of hectares of organic agricultural land will be LOST!!!!

One of the best rivers of the world for rafting and kayaking will be LOST!!!!

One of the most beautiful valley and canyon of the world will be LOST!!!!

Hundreds of historical buildings, ruins and structures will be LOST!!!!

And the most important thing, our memories will be LOST!!!!


WE DO NOT WANT TO IMMIGRATE

LOSE our lands
LOSE our works and jobs
LOSE our nature
LOSE our organic agricultural lands
LOSE our river
LOSE our valley and canyon
LOSE our history
LOSE our memory

WE WANT TO LIVE AND STAY in YUSUFELİ

Sayın Bay/Bayan
Bizler bir baraj altında yok olacak Yusufeli halkıyız. Bu baraç Türkiyenin Karadeniz Bölgesi’nde Çoruh Nehri üzerine kurulacaktır. ERG ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bu baraj için verilecek kredi koşullarını belirlemek için toplanyılar yapacağını öğrendik.
Bizler bu baraj sonrasında olacakları bilmenizi istiyoruz.Dikkatlice okuyunuz.
30.000 civarında insan topraklarını kaybedecek ve göç etmek zorunda kalacak
Binlerce insan işini ve mesleğini kaybedecek
Yüzlerce endemik memeli, kuş, balık ve bitki türü kaybolacak
Binlerce hektar verimli organik tarım alanı kaybolacak
Kayaking ve Rafting için dünyanın en iyi nehirlerinden biri olan Çoruh Nehri yok olacak
Dünyanın en güzel kanyon ve vadilerinden biri yok olacak.
Yüzlerce tarihi bina, laıntı ve yapı yok olacak
Hepsinden önemlisi hatıralarımız yok olacak
BİZLER
  • Göç etmek
    İşimizi, ve mesleğimizi
    Topraklarımızı
    Doğamızı
    Organik tarım alanlarımızı
    Nehrimizi
    Vadimizi ve kanyonumuzu
    Tarihimiz
    Anılarımızı


KAYBETMEK İSTEMİYORUZ
BİZ YUSUFELİ’NDE YAŞAMAK VE KALMAK İSTİYORUZ

"Yusufeli Barajı AB Kriteri Oldu!"

Avrupa Parlementosunun aldığı karar metninden:
"24. Bir yüksek mahkeme yargıcının öldürülmesini siddetle kınamakta, açık tehditlere ragmen polis tarafından bu tür yargıçlara saglanan güvenligin yetersizliginden endise duymakta; Türk Hükümeti’ni bu duruma çözüm bulmaya davet etmektedir,
25. Türkiye’nin farklı illerinde meydana gelen bombalı saldırıları siddetle kınamakta; bu ve önceki saldırıların kurbanlarına taziyelerini sunmaktadır,
26. Türk Hükümeti’ne, Bergama’da altın madeni arama çalısmaları ve diger benzer maden arama projeleri, halen yapımı devam eden Yortanli baraji ve Hasankeyf (Ilısu baraj gölü altında kalacak), ile Allinoi ( Allini baraj gölü altında kalacak) gibi tarihi açıdan önem tasıyan yerlerin zarar görmesine yol açabilecek Ilısu barajı ile Munzur vadisi ve Artvin ilindeki Yusufeli’nde planlanan diger baraj projeleri gibi çevreye zarar vermesi muhtemel projelerde AB çevre standartlarını uygulama çagrısında bulunmaktadır

"Yusufeli, Baraj Suları Altında Kalmasın"



Bağımsız İletişim Ağı (bianet)te yayınlanan 18/01/2007 tarihli haber:




Çoruh havzası üzerinde yapılması planlanan barajlardan biri olan Yusufeli Barajı'yla 15 bin insan zorunlu göç tehdidiyle karşı karşıya. Yusufelililer yol açacağı telafisi imkansız hasar nedeniyle projeden vazgeçilmesini talep ediyorlar.



BİA Haber Merkezi 18/01/2007 Uğur BİRYOL ubiryol@yahoo.com BİA (Ankara) -




Santraller, taş ocakları, kaçak yapılaşma ve fabrikalar karşısında yok olma tehdidiyle karşı karşıya kalan ekolojik bölgelere bir yenisi daha eklendi: Yusufeli. Zorunlu göç ise bir diğer sorun. Deriner barajlar projesi tamamlanırsa Yusufeli 14 köyüyle birlikte sulara gömülecek. 15 binden fazla insan göçecek Kaçkar Dağları'na güneyden çıkış noktasında yer alan, bereketli tarım topraklarına sahip Artvin'in Yusufeli ilçesinde vadi tabanına Akdeniz ikliminin hakim olması dolayısıyla narenciye, pirinç, incir, üzüm, zeytin gibi ürünler yetişiyor. Ancak Yusufeli başta olmak üzere Artvin'in birçok ilçesi dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından temeli atılan "Deriner" barajlar zincirinin tehdidi altında. Daha önce enerji yatırımının bölgeye istihdam yaratacağını düşünüp sesini çıkarmayan bölge halkı şimdi kitlesel göç sorunuyla karşı karşıya.


Konuyla ilgili olarak oluşturulan Yusufeli İnisiyatifi sözcülerinden Fatih Artvinli, "Çoruh havzası üzerinde yapılması planlanan 13-14 barajdan henüz ikisi, Borçka'daki Muratlı ve merkezdeki Deriner barajları tamamlandı. Yusufeli barajı ise muamma. 1973'te başlayan baraj hikayesi, 1997'de projenin değiştirilmesi ile tamamen farklı bir boyutta gelişiyor. Bu proje tamamlanırsa, Yusufeli 14 köyüyle birlikte sulara gömülecek" dedi. 15 binden fazla insanın zorunlu göç tehdidiyle karşılaşacağını hatırlatan Artvinli projeyi şöyle eleştirdi: "Onlarca endemik canlı türü, dünyanın en iyi rafting parkuru, tarihi birçok eserle birlikte bereketli bir tarım alanı yok olacak. Oysa ekonomik ömrü yaklaşık 40 yıl olan bu baraj bir borç yükü getirecek. Çünkü toplam üreteceği enerjinin piyasa fiyatının 20 katı fazlalığında bir parayla bu barajın tamamlanacağı öngörülüyor."


Mahkeme kararına rağmen çalışmalar devam ediyor Artvinli, Danıştay'a açtıkları davayı kazandıklarını ama temyizden dönen kararın bir alt kurulda beklediğini söyleyerek, "Bu süreçte yürütmeyi durdurma kararı verildiği halde yapımcı firma ilçeye yakın bölgede ilk kazmayı vurdu. Öte yandan Enerji Bakanlığı temyize giderken, elinde eksik bulunan Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporunu yangından mal kaçırır gibi hazırlattı. Türkiyeli ve Fransalı şirketlerin oluşturduğu konsorsiyum bugünlerde İsviçre'deki kredi kuruluşundan onay alma peşinde. Bunu engellemeye çalışacağız" dedi.



Konuyla ilgili Yusufelililer İnternet üzerinden yaptıkları çağrıda "Başta Yusufeli Barajı ve Hidro Elektrik Santraller (HES) olmak üzere "Deriner Barajı ve HES", "Ilısu Barajı ve HES" gibi projeler ürettiklerinin onlarca katı, devamlı artan borç yükü bırakıp sadece temel atma ve büyük baraj yapma sevdalılarını tatmin ediyor" dediler. İnisiyatif havzanın toplam hidroelektrik potansiyelinden doğru, bölgeye uygun, yöntemlerle 5-6 milyar dolarla elektrik enerjisi üretmek varken ülkenin borç içine itilip, bölgenin insandan arındırıldığına dikkat çekti. "Cumhurbaşkanından yurttaşına kadar ülke geleceğini düşünmek sorumluluğu taşıyan herkesi, bu planı uygulamak ve bu baraj gibi barajları yapmak isteyenleri, çaba gösterenleri fikri, akli ve ahlaki yardıma çağırıyoruz."

"Yusufeli Barajı'nın Zararı, Yararından Çok"




Birgün gazetesinde 13.12.2006 tarihli haber:



Artvin'in Yusufeli ilçesine yapılacak baraj projesine karşı çıkan Yusufeli İlçesi'ni Güzelleştirme, Yaşatma, Kültür Varlıklarını Koruma Derneği üyeleri, barajın çevreye vereceği zararın getirişinden çok daha fazla olduğunu belirtti. Yetkilileri, "Zararın neresinden dönerseniz kardır" diyerek uyarak Yusufelililer, baraj projesi konusunda pek çok gerçeğin kamuoyundan saklandığını öne sürdü.


'GÖZ GÖRE GÖRE'


Yusufeli İlçesini Güzelleştirme, Yaşatma, Kültür Varlıklarını Koruma Derneği Başkanı avukat Recep Akyürek, baraj projesinin hayata geçirilmesi halinde göz göre göre zarar edileceğini söyleyerek kamuoyunun desteğini beklediklerini belirtti. Bölgede daha önce Deriner Barajı inşaatında yaşanan sıkıntıların Yusufeli'nde de yaşanacağını söyleyen Akyürek, "Bu projede daha yolun başındalar. İleride doğacak milyarlarca dolar zararın yükü yine insanımızın önüne konacaktır. Yılda 10 milyon dolarlık enerji üretilecek diye 4 milyar dolara yakın paranın harcanacağı bu projede neden ısrar ediliyor, anlamakta zorluk çekiyoruz" diye konuştu.


'KÖYLER KADERİNE TERK EDİLİYOR'


Akyürek, yapılan girişimlerden bir sonuç alınamaması karşısında son çare olarak Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e hitaben bir mektup yazdıklarını ifade etti. Yusufeli İlçesi'ni Güzelleştirme, Yaşatma, Kültür Varlıklarını Koruma Derneği Başkanı Akyürek, projede usulsüzlüklerin yanı sıra, teknik eksiklikler de bulunduğunu belirterek, "Projede pek çok teknik aksaklık bulunuyor. Coğrafi yapısı itibariyle ulaşımını sadece vadi yataklarından sağlayan ve 30 bin nüfuslu ilçemiz, tarım arazileriyle, yerleşim yerleriyle adeta ülkeden koparılma aşamasına gelmiştir" açıklamasını yaptı. Baraj inşaatı ile birlikte bölgedeki 60 köyden sadece 3 tanesinin Erzurum ile ulaşımının kalacağını ve diğer 57 köyün ulaşım yollarının tamamen kesileceğini belirten Recep Akyürek, kamuoyunu Yusufeli'ne yapılacak baraj projesine karşı çıkmaya çağırdı.

Yusufeli Barajına Garanti Konusunda Sert Eleştiri

BERN, 18/01(BYE)--- Tirajı günde 268 bin olan Tages Anzeiger gazetesinin 18 Ocak 2007 tarihli sayısında, Annetta Bundi imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında yayımlanan Bern çıkışlı haberin çevirisi şöyledir:
Hükümet, önümüzdeki günlerde İsviçre'nin Yusufeli Barajı'nın inşası için ihracat risk garantisi verip vermeyeceğine karar verecek. Eleştirmenler hükümetin bundan acilen vazgeçmesini istiyor. Hükümet, Türkiye'deki Ilısu Barajı'nın inşaatına ortak olan İsviçreli firmaları ihracat risk garantisi konusunda destekleme kararı alır almaz, başka hassas bir taleple karşı karşıya kaldı. Konu, inşası Türkiye'nin kuzeyinde planlanan Yusufeli Barajı. Alstom aynen ülkenin güneydoğusundaki onaylanmış olan projede olduğu gibi, garanti talebinde bulundu. Santral yapımında tecrübeli olan Alstom, Fransız firmalar Coyne ve Bellier ile birlikte bir Türk firmasının yönettiği konsorsiyuma dahil. Güvenilir kaynaklardan edinilen bilgiye göre, Alstom'un talep ettiği garanti yaklaşık 100 milyon frank. Hükümetin bu talebi ne zaman ele alacağı konusunda kimse bir şey söylemiyor. Ancak, Fransız İhracat Risk Ajansı olumlu prensip kararı aldığı, İsviçre de diğer katılımcı ülkelerle kendi tutumu hakkında istişarede bulunduğu için, bu durum uzun sürmeyecek. Bakan Doris Leuthard'ın açıklamaları da buna işaret ediyor. Leuthard aralık ayında yaptığı açıklamada, görüşmelerin "son aşamada" olduğunu söyledi. Bunun dışında resmi bir açıklama yok. Konuyu eleştirenler İsviçre'yi yeni bir taahhüt altına girmekten vazgeçirmeye çalışıyor. Erklaerung von Bern'den Christine Eberlein, öfkesini "Yusufeli Projesi kesinlikle uluslararası standartların gereğine uymuyor" sözleriyle dile getiriyor. Bu örgüt, Fransız "Amis de la Terre" ile birlikte barajın inşaatına karşı çıkıyor. Bunlar, baskıyı artırmak için İsviçre İhracat Kredi Sigortası Denetim Kuruluna bu hafta bir mektup gönderdiler. Bu mektuba göre, projenin hala sakıncalı tarafları var. Türk İmar Bakanlığı bile yer değiştirecek olan yedi bin kişi için gösterilen bölgenin sarp ve kayalık olduğu için uygun olmadığına işaret etmiş. Yusufeli'nin yanı sıra iki köy tamamen, neredeyse bir düzine köy de kısmen sular altında kalacak. Eleştirmenlere göre başka projelerdeki tecrübeler göstermiştir ki, mağdurlara söz verilen krediler genellikle yerine ulaşmamıştır. Mektupta mağduriyet telafisinden hangi kurumun sorumlu olduğunun açık olmadığı belirtiliyor ve şöyle deniyor: "Gelir ve hayat şartlarını yeniden sağlıklı bir şekilde kurmak için alınan önlemler tamamen yetersiz." Mektupta şu iddialara da yer veriliyor: Baraj, komşu ülkelerle de sorunlara yol açabilir. Gerçi Gürcistan'a bilgi verilmiş, ancak söz konusu belgeler sakınca olmadığının ispatı olarak değerlendirilmemeli. Ciddi bir istişare yapılmadı. Türkiye'nin tavrı daha Ilısu Barajı'nın yapımında pürüzler çıkmasına neden olmuş, Irak o zamanlar İsviçre'yi resmen protesto etmişti. Hükümet bütün bu çekincelere rağmen, bu konuda da muhtemelen yeşil ışık yakacak ve Alstom'a koşula bağlı ihracat risk garantisi sağlayacak. Alstom yönetimi, Yusufeli Projesi'nin tüm katılımcılar tarafından profesyonelce yürütüldüğünü belirtiyor ve bu projenin Ilısu Projesi'nden daha olgun olduğunu, bu nedenle bir ret cevabının beklenmediğini vurguluyor. Önemli bir nokta: Yeni sızan haberlere göre hükümet 2002 yılında konsorsiyuma "destek mektubu" ile desteğini garanti etmiş.

Yusufeli ve Yusufeli Barajı

İnşaat Mühendisi Naci Özen'in Yusufeli Barajı ile ilgili değerlendirme yazısı:
YUSUFELİ VE YUSUFELİ BARAJI

Yusufeli ve Yusufeli Barajı ile ilgili kişisel değerlendirme ve fikri yardım çağrısı ;
Hiçbir siyasal dernek ve parti üyesi değilim. Bu değerlendirme ailemden aldığım terbiye, devletimin eğitim kurumlarından tahsil ettiğim bilgi ve eğitim, yaşadığım deneyimler ve yaradılışımın verdiği kişisel yapının güdüsüyle hazırlanmıştır.Hiçbir kişisel ve kurumsal öneriye muhatap olmadım.Bu bildiri dolayısıyla resmi, gayri resmi daire, kurum ve kuruluşların hakkımda vereceği ceza ve kararlara, boynuma asılacak her türlü yaftaya ve muhtaç olduğum şu andaki işimden uzaklaştırılmaya hazırım.

Bu bildirideki değerlendirme ve tahminler başta Ülkemin bildiğim büyük barajların kıdemli mühendislerinden; biyologlarından konuyla ilgili ulaşabildiğim profesörlerden, girişimcilerinden, işletmecilerden, hukukçularından bölgede görev yapan Turizm yetkilisi ile o bölgenin bulunmaz saygıdeğer toprakla uğraşan ve ticaret hayatını ayakta tutan insanlarından elde ettiğim bilgiler ve çalışma hayatımın verdiği deneyimler sonucunda tarafımdan yapılmıştır.Hiç kimseyi sorumluluk altında tutmaz.Benim bildiklerimin ve inandıklarımın özetidir.Yurttaşlık ve meslek onuru sorumluluğu taşıdığım için hazırladım.
Yusufeli Artvin İli coğrafyasının üçte birinin yönetildiği bir İlçedir.Çoruh nehrinin kolları tarafından bölünen beş ana bölge içinde yüze yakın çay ve dere vadilerinde yerleşik her biri en az bin yıllık, 61 köyün hemen hemen ortasında bir yerdedir.Tarihi boyunca 5 kere yer değiştirerek bir köyün mahallesi olan bugünkü yerine 1950’de gelmiş, nüfusu 1956’da 1400, 1970’lerde 4000 ve 1993 senesinde de 6000’e ulaşmış, o tarihten sonra Baraj tehdidinin ciddileşmesi üzerine bugün ancak 6300’e ulaşabilmiştir.Bu İlçe merkezinin nüfusu gündüz 10.000’e ulaşabilmektedir.Baraj tehdidi nüfusunun 20.000’e ulaşmasına mani olmuştur.
İlçe bir vadi ve yamaç köyleri idare merkezi olup kendine ait tarım ve sosyal kültüre sahiptir.Türkiye’de suçun en az işlendiği yerdir.Yıllarca misafir mahkum barındırmış olan hapishanesi 5 yıldan beri boştur.Geceleri sebze ve meyvenin caddede bırakıldığı, öğleyin dükkan kapılarının çekilmediği bu büyüklükteki tek İlçesidir.İlçe halkı Çoruh tipi tarım, gurbetçilik ve devletin hiçbir katkısı olmadan hızla gelişen turizmle geçinmektedir.Toprakları mineral yönünden son derece zengin, senede 9 kere yonca ve üç kere kültür bitkisi ürünü alınabilen Akdeniz dışında Akdeniz iklimine sahip tek bölgedir.İlçe hudutları içinde kültür bitkisi olarak limon, zeytin, pirinç, buğday, çavdar, kayısı, elma, armut,kiraz dahil her çeşit Anadolu meyvesi yetişir.Dağların da her tür yabani meyve bitkisi ve çok çeşitli yabani hayvan mevcuttur.Mayıs ayından Eylül ayı sonuna kadar taze kiraz yenebilmektedir.Vadiler tabii bir sera olup Çoruh Vadisi yamaçlarında suyun gidebildiği her taşın üstü her bayır Yusufeli’li için tarım alanıdır. Organik tarımla bir dönümden 20 tonun çok üstünde domates veya 8-10 ton fasulye alınabilmektedir.
Bölge pirinçle buğdayın aynı tarladan aynı yılda alındığı tek yer olup kendine ait Yusufeli zeytini, Yusufeli pirinci ve Yusufeli üzümü ve diğer kültürel bitkilerle bölge insanı tarım hayatını sürdürür.
İl turizm yetkilisinin çok kısıtlanmış tahminine göre önümüzdeki 10 yıl içinde Yusufeli bölgesine ve inanılmaz güzellikteki Kaçkarlara gelecek turist sayısı 40.000 olan bugünkü rakamlardan en az 500.000’e ulaşacaktır.Çünkü alternatif turizmin iki ayrı kolu dağ yürüyüşü (trekking) ve Salcılık (rafting) yalnız Yusufeli’nde yapılabilmektedir.Ayrıca bölge tarihi eser zenginidir.Dini turizm hareketleri de hızla çoğalmaya başlamıştır.
Danıştay 10.Daire tarafından 01.07.2005 tarihinde iptal edilen 50 yıl önceki parametre hiyerarşisine dayanarak 1982’de çevreyi tanımayan kişiler ve kurumlar tarafından planlaması yapılan Yusufeli Barajı 17 köyü tamamen veya kısmen etkilemekte, kıymetli tarım alanlarının tümünü ve ekilebilir alanların da çok büyük kısmını yutmaktadır.Bu bölgeyi 5 parçaya bölmekte ayrıca bölgenin kendi içinde ve dışındaki irtibatlarını yok etmektedir.
Bu baraj ayrıca teknik problemlere gebedir.Ülkemiz jeomorfolojik açıdan karışık bir yapıdadır.Bu barajın yapılmak istendiği vadi jeolojik sürprizlerle doludur.Baraj 270m. yükseklikte kil çekirdekli kaya dolgu tipinde olup bu yükseklikte Türkiye’de bu tip baraj yapılmamıştır.Türkiye’nin zamanında biten bildiğim tek büyük kaya dolgu barajı 170m. yükseklikteki Atatürk barajıdır.Gövde dolgusu 7 sene sürmüştür.Sonunda beklenen oturma 6m.olmuştur.Yusufeli baraj gövdesinin aynı tempoda doldurulması halinde gövde inşası, sürprizler olmazsa, 11 sene sürecek ve beklenecek oturma 9m. olacaktır.Gövde dolgusunun 13 sene sürmesi halinde beklenen oturma denenmiş boyuta gelecektir.Derivasyon Tünelleri , temel kazısı, enjeksiyon perde çalışmaları en az 2,5-3 sene sürecektir.Yani bu barajın elektrik üretmesi için geçmiş en iyi uygulamaya göre 15 sene beklemek gerekecektir.Bunun 20 seneyi bulması beklenebilir haldir.Ayrıca sağlıklı çekirdek kili çevrede yoktur.
Yapımı devam etmekte olan Deriner barajının çevreye, Artvin ve Erzurum ekonomilerine verdiği zararı hesaplamak benim alanım değil, ancak 400.000 nüfuslu Erzurum şehrinin Yusufeli Çoruh vadileri ürünleri sayesinde sebze ve meyveyi hem lezzetli hem de yarı fiyatından daha ucuza yediğini herkes öğrenebilir.Artık ucuz meyve sebzeyi Erzurumlu unutacaktır.Ayrıca Erzurum’un Karadeniz’e en güvenli çıkış yolu bu vadidir.15-20 sene sürecek bu inşaat döneminde Erzurum ekonomisinin ne kadar zarar göreceğini uzmanları hesaplayabilir.Yusufeli insanına vereceği sosyal, kültürel ve ekonomik zararı hesaplayamam.
Şimdi bu barajın milli ekonomiye ve sosyal hayata getireceği kayıplar ve mali yükleri hesaplamaya çalışalım.Bu barajın Ülkemize kaybettirdikleri :
A-Çevre, sosyal ve kültürel kayıplar :
1-Dünyada ve Ülkemizde benzerleri çok kıt bulunan Çoruh Kültürünün sosyal ve fiziksel varlıklarının tümü yok olacaktır.
2-Bu barajla 28.000 olan Yusufeli ile nüfusunun pek muhtemel 20.000’i bölgeyi terk edecektir.
3-Çevre ve yaban hayatın vadilere muhtaç bölümü yok olacak iklim menfi yönde değişecekse Çoruh Vadisinin doğal sera vasfı yok olacaktır.
Bu 3 hususun Ülkeden götüreceklerinin neler olacağını uzmanları hesaplamalıdır.

B-Milli ekonomik kayıplar : (Kişisel tahminlerimdir)
Milyar USD
1-Artvin-Erzurum halkının ve ekonomisinin kayıpları 0, 500-
2-Bölgeyi yaşatan ve çok hızlı gelişen turizmin kaybı (15 yılda) 1,350-
3-Mevcut ve ekilebilir tarım alanlarını ve ticari hayatın kaybı 2,000-
4-Bölge insanının üretemezlik kaybı (boşta gezmenin götürdükleri) 0,100-

C-Barajın yapımının Ülkeye getireceği mali yükler : En az (milyar USD) Muhtemelen

1-Baraj ve santralin inşası için 2 2,5
2-Yusufeli’nin kamulaştırma giderleri 1 1,5
3-Yeni Yusufeli’nin inşası 0,5 0,5
4-Yutulan 120km yolun A.B standartlarında inşası 1,2 1,5
5-Yutulan enerji nakil hatlarının yeniden inşası 0,3 0,3
Toplam………………………………………...............……………..5,0 6,3
Yapım müddetince (en az 15 yıl) yapılan harcamaların faizi 5,0 7,0
(Türkiye’mizin 345 milyar USD borca, senede 36,6 milyar USD faiz ödediğini biliyoruz.)
İşin bitiminde toplam parasal yük 10,0 13,3
Bu santralin gücü 540 MW senelik üretimin 1,75 GWh’dir.Yapımı halinde;
1-KW kurulu güç başına harcama :
En az ( 10 milyar USD/540 MW ) = 18.500 USD
Muhtemelen ( 13 milyar USD/540 MW ) = 24.000 USD
2-Senelik 1 KWh üretim için yatırım maliyeti :
En az (10 milyar USD/1,75 GWh ) = 5,7 USD
Muhtemelen (13 milyar USD/1,75 GWh)= 7,4 USD olacaktır.
Bu tesisin senelik ürettiği elektrik enerjisi 1,75 GWh’tir.1 KWh elektrik enerjisi fiyatını 7 cent kabul edersek yıllık getirisi 122,5 milyon USD olacaktır.

Ve bu tesis her sene 10 milyar USD’nin yıllık faizini (takriben 1 milyar USD) karşıladıktan sonra kendisini amorti edecektir.Edebilirse eğer!
Yatırımın yıllık faizi 1 milyar USD , üretim 122,5 milyon USD !
Öte yandan özel sektör Doğu Karadeniz bölgesinde elektrik enerjisi üretmek üzere yamaç santralleri kuruyor.İki örnek veriyorum;

1-Giresun’un Doğusundaki bir derede yamaç santralı :

Yatırım bedeli faiz dahil :31 milyon USD
Kurulu güç: 34 MW
Yıllık üreteceği enerji : 80 MWh

Yani :
Yıllık üretim için yatırım 1 KWh: : 31 milyon USD/80MWh = 0,39 USD
1 KW kurulu güç için yatırım : 31 milyon USD/34 MW = 912 USD
2-Artvin’de :
Yatırım bedeli faiz dahil 13,5 milyon USD
Kurulu güç 9 MW
Yıllık üretim 50 MWH
Yani :
Yıllık 1 KWh üretim için yatırım : 13,5 milyon USD/50MWH = 0,27 USD
1 KW kurulu güç için yatırım : 13,5 milyon USD/9 MW = 1500 USD
Bu santrallere göre Yusufeli barajı en iyimser hesaba göre en az (5,7/0,39)=15 misli pahalı bir yatırımdır.

Bu iki santralde diğer kayıplar yok denecek kadar az, insanların göçü yok, çevre kaybı yok, üretim en geç 3 sene içinde sağlanıyor.Yusufeli barajının ve santralinin üreteceği enerjiyi üretmek için o coğrafyada yapılacak yatırımın bedeli en çok kurulu güç başına hesabı ile en pahalısı 1500x540=810 milyon USD yıllık 1 KW enerji için 1.750.000x0,39=690 milyon USD ‘yi geçmemesi gerekir.Kaldı ki Yusufeli Barajının ürettiği enerji bedeli borcunun faizinin ancak 1/7’sini karşılayabildiğinden o barajın yapılması, devamlı artan borç batağına girmek demektir.Yerinden yurdundan edilen binlerce insan, Ülkenin gelir kaybı kültürel kayıp tarihi eserlerin kaybı, çevre kaybı komşu il merkezlerinin ekonomik kayıplar hesaplanamayan büyük kayıplardır.
Bu barajın Mansaptaki barajlara katkısı konuşulacak kadar olmayacaktır.Kaldı ki düzensiz akış yapan kolların menbalarında yapılacak barajlar hem küçük (çevreye daha az zararlı) hem taşkın koruma görevi görecekler, aynı zamanda akış düzenlemesi yapacaklardır.Hem de erozyon toprakları (rusubat) daha yakın zamanda tarıma açılabilecek yerlerde tutulacak,Çoruh vadisinin çok kıymetli bölümü de taşkından korunacak mansaba doğru yapılacak su yapılarının inşası kolaylaşacaktır.
Bu barajın “sınır aşan sular” la ilgili gelecekte doğacak sorunu önleme veya sorun yaratma hususunda hiçbir katkısı yoktur.Komşu Ülkenin Çoruh Nehri’nin sularına ihtiyacı yoktur.Çoruh Nehri’nin getirdiği toprağı ister.Suyun akmaması, komşu Ülkenin kıymetli tarım alanlarını arttıracaktır.Ayrıca komşu Ülke tatlı su zengini olup, tatlı su işgallerinden kurtulmanın yollarını aramaktadır.Bunu anlamak için komşu Ülkenin coğrafyasına bakmak yeterlidir.
Günümüzde büyük barajlar artık yapılmıyor.Suyun akışının düzenlenmesi için daha medeni, daha ekonomik, daha üretken çevreyi geliştiren imkanlar vardır.Bir barajın yapılma süresinde bu imkanlar çok daha düşük maliyetlerle kullanılabilir.Bu havzada baraj yapma zarureti varsa feyezanı çok olan kolların manbalarındaki barajlar öncelikle düşünülmelidir.

Elektrik enerjisi üretmek için artık baraj yapma ihtiyacı doğuran parametreler ortadan kalkmıştır.Çünkü enterkonekte hatlar sayesinde sınırlı bölge için üretim zarureti yoktur.Üretilen her büyüklükteki mevsimsel enerji her yere her ülkeye taşınabiliyor.Ayrıca daha büyük kurulu güçlü santral yapmak baraj yapmaktan çok daha düşük maliyetlidir.

Büyük barajların moda olmaya başladığı dönemlerde Ülkenin nüfusu 10 milyon civarındaydı.Bugün 80 milyona yaklaşıyor.Yani insanın kaçınılmaz muhtaç olduğu tarım alanlarına ihtiyacı en az 8 misli artmıştır.Yani suyu Ülkenin yararına kullanmayı görev edinenler değişen parametreleri en azından 50 yıllık gelecek içinde tahmin etmeleri gerekir.100 sene önceki parametrelere göre plan yapanlar Ülkelerine hizmet edemediklerini anlamalıdır.

Barajların güvenliğinin sorgulandığı dünyamızda jeolojik yapısı her zaman sürprizlerle dik yamaçlarla dolu bir vadide 270 metre yükseklikte kil çekirdekli kaya dolgu baraj yapmaya kalkanlar bundan seneler önce İtalya’da yaşanan baraj faciasını hatırlamalıdır.Kaldı ki bu barajın mansabında aynı tehlikeden bir kıyametin tetikleyicisi olabilecek başka barajın varlığı da unutulmamalıdır.
Kilit baraj kavramı “baraj yapma hummasına” yakalanmış insanların fikir jimnastiğinin frenidir.Eğer bir baraj kendinden sonraki barajların kilidi ise ve bu kavramı millete sunanlar neden menbadaki barajlardan başlamıyorlar?”Kilit baraj” kavramı düzenli akışın temini için kullanılıyorsa düzensiz akışı yaratan sebepleri ortadan kaldırmanın hem daha ucuz hem daha kısa zamanda hem de çevreyi, havzayı zenginleştiren yöntemleri niçin düşünmüyorlar?

Özet olarak; elektrik üretmek için “baraj yapma tutkusuna esir olanlar kendilerini sorgulamalıdırlar, baraj yapmayı akıllarından geçirenler bu Ülkenin borç batağında olduğunu keyfiliğe, gösterişe harcanacak bir kuruşunun olmadığını ve Çoruh nehrinin enerjisinin elektriğe dönüşmesi için baraj yapmak mecburiyetinin olmadığını unutmamalıdırlar.

Çözüm; düşünme ataletinden kurtulup, örneklerde olduğu gibi orta ve yukarı Çoruh enerji havzasını yeniden değişen parametreler hiyerarşisine dayalı olarak mümkünse barajsız, feyezanı çok olan kolların üzerinde öncelikle küçük barajlar ile yeniden planlanması.Bu şekilde bir tek dev bir santral yerine havzaya dağılmış, ekilebilir alanları da sulanabilir hale getiren küçük ve orta büyüklükte yamaç santrallarının yapılması halinde hem yatırım maliyetleri çok düşecek, kamulaştırmalar yok denecek seviyeye inecek yeni kıymetli sulanabilir, Çoruh tipi tarım alanları oluşacak bölgede turizmden kaynaklanan hareket güçlenecek bölgenin özel kültürü korunacak daha önemlisi bölge insanı henüz anlayamadığı turist tercihlerinin farkına varıp yurdunda kalacak veya yurduna dönecektir.Böylelikle kamunun yatırımları da bölge insanının kahredicisi değil ihya edicisi olacaktır.Ülke de daha kısa zamanda muhtaç olduğu elektrik enerjisine kavuşacaktır.

Devlete saygısı ile seçkinlik kazanmış olan Yusufeli’li şu sorunun cevabını ilgililerden beklemektedir.Muratlı’yı Borçka’yı Artvin’in aşağı mahallelerini İspir’i kurtaran devlet yöneticisi Yusufeli’ni neden boğuyor?Hem de bedelini yedi ceddine ödetiyor.

Yusufeli’li Ülkenin neresine giderse gitsin kaç para alırsa alsın, bu barajın Ülkeye yükleyeceği borçtan torunlarını bile kurtaramayacaktır.

Bu Ülkenin kıt kaynaklarıyla bilim, tahsil etmiş bilim adamı ve meslek unvanı taşıma onuruna sahip olan ve bu unvanın yükünü yine bu ülkenin fakir insanına taşıtan her kademede ve her unvandaki bilim adamını, mühendisi, planlamacıyı, çevreciyi, hukukçuyu Ülkeme yapılan bu akıl almaz kötülükten kurtarmak için bu yatırıma karar verenlere ve icra edeceklere fikri yardıma çağırıyorum.

Yarın çocuklarımıza torunlarımıza ve daha sonrakilere bakacak yüzümüzün kalmasını istiyorum.

Çağırıma ilgi duyanlara selamlarımı, sorumluluk duyanlara saygılarımı sunuyorum.

Adres : Nispetiye cd.Özden sok.
Poyraz apt. No : 14
Rumeli Hisarüstü/İstanbul
Gsm : (0537) 201 66 89
İnşaat Mühendisi
(İ.T.Ü.T.O.-1967)
Dip. no : 2217 O. no: 5680

Gelinen Nokta

14 Mayıs 2006 tarihli yazımda, Mayıs ayı itibariyle gelinen nokta özetleniyor..İlgilenenler için:
Yusufeli barajıyla ilgili gelişmeler ve geldiğimiz noktadaki tartışmalar hakkındaki görüşlerimi, toplu olarak kısa notlarla özetliyorum:
1-Bakanlar Kurulu kararı ilçe merkezinin yerini tespite yönelik idari bir tasarrufu yansıtır; barajın mutlak şekilde gerçekleştirileceğini doğrudan değil dolaylı olarak ifade etmektedir; yani ortada halen Yusufeli Barajının mutlaka yapılacağına dair tam bir niyet metni ya da genel bütçeden ayrılması planlanmış uzun vadeli ve ayrıntılı bir projeksiyon yoktur; Sayın DSİ Genel Müdürünün sözleri dikkatle okunursa, belirsizliğin boyutları açıkça görülecektir.
2-Sayın Eroğlu, Yusufeli ziyaretinin bir kaç gün öncesinde bir televizyon programında Türkiyenin vazgeçilmez enerji kaynaklarından ve önümüzdeki dönem öncelikli projelerden bahsederken Yusufeli Barajından bahsetmeyerek, yalnızca Deriner'i anmıştır. Aynı söyleşide Eroğlu, büyük ve çok maliyetli HES’ler yerine maliyeti düşük, küçük ve çok sayıda HES’lerin yapımına taraftar olduklarını, hatta bu konuda kendilerine yurdun değişik bölgelerinde kurulmak üzere 800 küçük HES projesi yatırım müracaatının yapıldığını belirtti.
3- Eroğlu’nun Yusufeli barajı konusunda zannedildiği gibi son noktayı koyduğuna inanmıyorum. Nedeni bence çok açık; başta Başbakan olmak üzere, henüz hükümet Yusufeli barajıyla ilgili kararsızlığı aşamamıştır. Erdoğan'ın geçen yılki Yusufeli ziyaretinin üzerinden bir yıla yakın zaman geçti ve bu süreçte başta Enerji bakanının demeçleri olmak üzere Yusufeli Barajıyla ilgili en ufak bir "kararlı tutum" gözlenmedi.
4-Şu andaki hükümetin barajla ilgili temel çelişkisi daha önce de yazdığım gibi şudur: Hükümet, sermaye ile arasındaki uyumu bozmaktan endişe duymaktadır; geçmiş yıllarda alternatif projeyi eleyerek Yusufeli barajının yapımına kapı aralayan ve karşılığında bazı çıkarlar elde eden siyasilerin, üstü örtülü olarak verdiği sözleri bu yeni hükümet bir şekilde devam ettirme çelişkisiyle karşı karşıyadır. Halen daha bıçak sırtı bir ilişki ile yürütülmeye çalışılan projeden vazgeçmenin kolay olmadığı doğruysa zor olmadığı da o derece doğrudur; çünkü bugünün konjonktürü ve yaklaşan seçimler hükümeti bu doğrultuda adım atmaya zorlarken, yarının konjonktürünün ne getireceğini hep birlikte göreceğiz.
5-Şimdiden yazıyorum, sayın başbakan Artvin gezisinde muammayı net bir şekilde çözecek söz sarfetmeyecektir ve sürünceme en azından bir yıl daha devam edecektir..Yani Başbakanın halen daha bu projeye yönelik ciddi siyasi riskleri hesap ettiğinden eminim. Bunu birlikte göreceğiz şüphesiz.
6-Yeni ilçe merkezinin belirlenmesini iki açıdan ele almanın doğru olacağını düşünüyorum. Birincisi hükümet bahsi geçen sermayenin ağzına bir parça bal çalmıştır; perde arkası pazarlıklardan elbette ne sonuç çıkacağını kestirmek oldukça güç...İkincisi, hükümet baraj olması durumunda öngörülen binlerce kişinin göçünü ve kamulaştırma gibi külfetli bir meseleyi, baraj karşıtlarını da bir ölçüde tatmin edeceğini düşüneceği ara bir formülle gündem dışında tutmayı denemektedir..Yani söz konusu karar, hem sermayeyi, hem Yusufeli halkını tatmin edeceği düşünülen hem de hükümeti özellikle olası iç ve dış tepkilere karşı bir anlamda sağlama alan bir ara formülün ürünüdür. Hatırlanacak olursa, bizzat yine bu iktidar döneminde yeni ilçe yerinin belirlenmesi tartışmalarında Yansıtıcılar bölgesi düne kadar asla öncelikli bir yer işgal etmiyordu. Yine hatırlanacak olursa, taraflılığı su götürmez ankette dahi bu seçeneğin ciddi bir talebi yoktu.
7-Her şeyi bir kenara koyup, Yansıtıcılar Bölgesinin yeni ilçe merkezi olması nasıl gerçekleşebilir bunu bir düşünelim. Siyasi irade ve bürokrasinin bu konuda ayrıntılı bir çalışma yapmadığı apaçık ortada. En hayati önem taşıyan iki konuyu ele alalım: Konutlar ve yollar. Henüz kaç tane konutun ne şekilde yapılacağının bile hesap edilmediği ortada. Kaldı ki, yerinden olan mal sahibi kişilerin yeni yerleşim yerini reddetme gibi bir gündem maddesi anlaşılan mevzu bahis bile değil. Bir taraftan yeni yolların inşaı diğer taraftan yeni yerleşim yerinin inşası nasıl olacak sorusuna sayın Eroğlunun cevabını lütfen yeniden okuyunuz; diyor ki “Hepsi birbirine paralel aynı anda başlayacak. Bu projenin yapımını DOĞUŞ Firması üstlendi. Burada sevindirici bir haber vermek istiyorum. Yapılacak projeye yollar dahil değildi. Ama firmayla anlaşarak yolları bu projenin içine dahil ettik.” Eroğlu, hangi anlaşma zemininde bu yolların projeye dahil edildiğinin bilgisini vermiyor; herhalde Yusufeli aşığı sermaye, yolları halkımıza hibe edecek!! Yani barajı yapan yolları kıyak çekecek; bizden olsun diyecek!! Hemen sonra da bir başka bilgiyi yine belli belirsiz bir ifadeyle sunuyor sayın Müdür: “Biz yapacağımızı yaparız Karayolları yolları tamamlar”. Yani sözün kısası ayıkla pirincin taşını..Kim neyi ne zaman hangi bütçeyle yapacak? En temel konu da bile müthiş bir belirsizlik; yeni ilçe yerinin belirlenmesinden önce düşünülmesi gereken bir sorun değil mi sizce de? Ama belli ki, henüz kağıt üzerinde bile olsa bir karar alınmış değil, el yordamı yürüyen proje, karanlıkta yol almaya devam ediyor! Sayın Eroğlu’nun demecindeki en açık ifadeyi buyrun birlikte yeniden okuyalım: “Burada açık konuşayım biz bazı yolları gecikmesin diye baraj kapsamına aldık. Geri kalan yolları Karayolları yapacak. Yusufeliler mağdur olmasın diye böyle yaptık ama Karayolları derse ki sen şuraya kadar getir biz gerisini yaparız derse öylede olur. Yani aslında yollarla bizim hiç bir ilgimiz yok.” Peki ya yollarla ilgisi olan kurumlar neden lütfedemiyor “modern ilçe”ye ne şekilde ulaşacağımızı?
8-Yeni ilçeyi kimin yapacağı da ayrı bir muamma; Sayın Eroğlu kendi payına diyor ki “TOKİ” yaparsa iyi olur? Bildiğimiz üzere TOKİ, uzun yıllara yayılan taksitlerle ödenen emlak sağlayıcı bir kurum..En basit ifadeyle söyleyeceğim şudur ki, bu barajla ilgili dün olduğu gibi bugün de bilgi edinme hakkımız yok sayılmaya devam ediliyor..Bu yıl temeli atılması düşünülen barajın birkaç yıl sonra karşımıza nasıl bir yaşam alanı sunacağını halen daha bilenimiz yok maalesef!
9-Evlere şenlik bir ifade daha var : Alışveriş merkezleri! Bir tane de değil, kordon boyu (!) uzanacak alışveriş merkezlerinde, gerçekten kimin hangi parayla alışveriş yapacağını bilen varsa bir adım öne çıksın lütfen. Ya bir mucize gerçekleşecek ki o topraklarda tarım yapalım, ya da binaların bir bölümü ahır olacak ki, yiyecek peyniri içecek sütü sağlayalım!!!
10-İstihdam konusuna gelince, Sayın Muhtarım (Vecanget Mahallesi muhtarı Süleyman Beye cevaben) lütfen dikkatli okuyunuz: Siz gerçekten baraj yapımıyla ihya olacak ve 15 bin nüfusu besleyecek bir istihdam gerçekleşeceğine inanıyor musunuz? Madem devletin ciddiyetine halen inanmaya devam ediyorsunuz, o halde devletin öngörüsüne dayanarak yazalım: Bu baraj bu yıl başlarsa on yıl sonra nokta konulacak, eğer öyleyse on yıllık istihdam diyelim; sayın Muhtarım kaç kişi düzenli olarak bu baraj yapımında çalışır sizce; 500 mü 1000 mi, 2000 mi, hadi heğpimiz çalıştık, tüm aile reisleri kazma kürek on yıl, asgari ücretten biraz fazla maaşla eşeledik dağı taşı, ya sonrası? Emeklilik yaşının 65lere çıkarılmasının düşünüldüğü bir ülkede 10 yıl düzenli çalışınca geriye kalan 50 yılını kim garanti edecek? Baraj yapımı bittikten sonra, barajda kaç kişinin çalışabileceğini düşünüyorsunuz? Bak işte bu konuda elimizde yeterli örnekler var; dünyanın en büyük HES’inde kadrolu çalışan sayısı 274, ve bunların yüzde 80’i yüksek eğitim gören ve teknik işlerden sorumlu kişiler..Yani Yusufeli barajı bittikten sonra, bu barajdan parayı yiyecek kişi sayısı 100 ü geçmeyecek ve bunların içinde Yusufelili işçi sayısı (teknik elemanlar dahil)anca yarısı kadar olacak sayın Muhtarım? Yani boğaz manzaralı evlerimizden çıkıp barajda çalışmaya gitmeyeceğiz, bitmiş barajın güvenlik ve teknik işlerini yapan beş on Yusufelilinin alacağı parayla da ne esnaf ayakta durur ne aileler?
11-Turizm merkezi meselesine gelince, herhalde turistler modern Yusufelini ve onun muhteşem ve birbirinin tıpkısı binalarını görmek için gelmeyecekler...Geldikleri yerlerden en çok da bu yüzden sıkıldıkları için doğaya kaçan turistlerin önüne herhalde kordon boyu uzanan alışveriş merkezlerini gezdirmeyeceğiz..Baraj gölünü ziyaret için gelmeyeceklerine göre, demek ki eskisinden daha az turist konaklayacak ve daha az para bırakacak Yusufeline..Turizmci arkadaşlar daha iyi bilir ya, bugün Yusufelinde birkaç akşam geçirmeyi tercih eden turistlere esas cazip gelen, Yusufelinin şu andaki nehir boyu uzanan kasaba havası, barhal çayı üstünde kurulu çarşısı ve kendine özgü sakinliği değil mi? Kaldı ki raftinge ve Kaçkarlara ulaşma yollarının muğlakta olduğu bir bölgede ne kadar turist çekebilir yeni yerleşim yeri..Yani eskisi gibi yukarı bölgeleri ziyarete gelen turistler bence daha az konaklamayı tercih edecektir Yansıtıcılar bölgesinde ve mümkünse geldiği gibi dağa çıkmayı daha çok tercih edecektir..
12-Ben kendi payıma defalarca hayal etmeyi denedim yeni yerleşim bölgesini ama hala aklımda en ufak bir ilçe belirmiyor, hele hele köprülerle ulaşımın sağlanacağı 15 bin nüfuslu ve neyle geçineceği belirsiz bir ilçe..Ve bu ilçenin sıfırdan yapılması düşünülen yolları, okulları, hastanesi, kamu binaları ve alışveriş merkezleri..! Galiba meselenin özünü ıskalıyoruz; söz konusu olan modern bir ilçe kurmak değil, baraj yapmak...Ama barajın arkasındaki karanlığı gizlemek için aydınlık bir ilçe masalı anlatmak birilerinin işini kolaylaştırmaktan öte anlam taşımıyor..

Eylem Planı

2006 yaz başlangıcında yaptığım değerlendirme ve eylem planı yazısı, aradan altı ay geçti, altı ayda çok şey değişti ama nicelik artışından çok nitelik artışına ihtiyacımız var hala...İlgilenenler için:
Bu yaz, Yusufelinin makus talihini değiştirebilmek için ciddi bir dönem olacak. Bu ara dönemde, gerçekten tüm imkanlarımızla bu barajın şu andaki projeyle inşasını engelleyebilmemiz gerekiyor. Bunun için de hiç olmadığı kadar çok çalışmaya, çok daha fazla kişi ve kuruluşa ulaşmaya ihtiyacımız var. Herşeyden önemlisi, bu site aracılığıyla bugüne kadar yaptığımız tartışmaları artık somut bir düzeyde, daha planlı bir gündemle yürütmemiz gerekiyor. Kendi payıma aşağıda bir takım somut eylem planlarına yönelik adımları sıralıyorum, umarım yapacağımız katkılarla daha görünür ve daha elle tutulur bir direniş başlatabiliriz.. 1-Sitenin ana sayfasına protesto linkini yeniden koymak. (Fevzi abi bir an önce halledecek bunu) 2-Protesto sayfamızdaki durgunluğu aşmak. 1200 lere ulaşan üye sayımızla artık 1500 lerde seyretmeyi hak etmiyoruz! Basit bir hesapla her üye Yusufelili olmayan 10 kişiyi bilgilendirse, domino etkisiyle bu kampanyanın azımsanmayacak sayılara ulaşmasını sağlayabiliriz.. 3-Temmuz ortasına kadar bu site üzerindeki imzaları, ilçe merkezinde daha önce yapılan ya da yeniden açılacak imzalarla birlikte toplu olarak çıktısını alıp Başbakan ve bürokratlara bizzat elden "hoşgeldin" hediyesi olarak sunabiliriz! 4-Halen daha büyük bir çoğunluk, muhatemel ilçe yeri olarak sunulan Yansıtıcılar Bölgesinin nasıl bir yer olduğu konusunda yeterli bilgiye sahip değil..Bir arkadaşımız dijital makineyle bir kaç kare fotoğraf çekip siteye koyarsa, en azından somut bir görüntü üzerinden tahayyül gücümüzü zorlayabiliriz..(Üşenmeyecek ve o yokuşu çıkarak kuşbakışı bir kare yakalayacak arkadaşların dikkatine) 5-Biliyorsunuz Danıştay üst kurulu bir önceki kararı bozdu ama alt mahkemeye yeniden intikali henüz gerçekleşmedi..Yakın bir zamanda dava metninin bir kopyası elimde olacak..Neyi niçin ve ne adına bozulduğunun somut tartışmasını bir kere daha yapmamız gerekiyor..Kaldı ki şu haliyle bile hükümet ve sözkonusu şirket(ler) yasal anlamda suç işlemeye dava sürecinde devam ettiler, halen daha yapılan her türden bağlayıcı idari tasarruflar hukuk dışıdır. Yerine getirmesi gereken yükümlülükleri ve koşulları hazırlamadan projeye devam edilmesine seyirci kalmakla, yürütülen çalışmaların uzun vadede meşruiyet kazanmasına dolaylı olarak yol açmış olacağız.. 6-Başbakanın gezisie denk düşecek günlerde düzenlenecek miting için daha fazla tartışmamız ve katılımı artırmamız gerekiyor..Şimdiden dışardan gelecekler için izinleri o tarihlere ayarlamak açısından tarihi netleştirmemiz gerekiyor. 7-Yansıtıcılar bölgesinin yangından mal kaçırır gibi jet hızıyla yeni ilçe yeri olarak ilan edilmesi ve "bu konuda tartışma bitmiştir" türünden yargıları pekiştirmeye çalışılmasına seyirci kalmamamız gerekiyor..Daha önce de yazdığım gibi bu siyasi idarenin bir tasarrufudur; geriye doğru projeyi meşru kılacak bir kanun değildir. Bu yerleşim bölgesinin ilçe olması durumunda ne tür sosyo-ekonomik sıkıntıların yaşanacağını ciddi olarak bir kere daha düşünmemiz gerekiyor..Tarımın ortadan kalktığı, geçimlik ekonominin sona erdiği bir Yusufeliyi neyin ayakta tutacağı ve Yansıtıcılar bölgesinin, insanları göç etmekten alıkoyacak hangi özellikleri taşıyabileceğini lütfen serinkanlılıkla bir kere daha düşünelim.. 8-Bu siteyi takip eden arkadaşlarımızın yaşadıkları illerde, başta Yusufeli dernekleri olmak üzere ulaşabildikleri tüzel kişiliklerden kurumsal anlamda destek aramalarını öneriyorum. Sitemize bir kaç paragrafla da olsa, mücadelemizde yanımızda olduğunu açıkça deklare edecek dernek, vakıf, sivil toplum örgütü gibi kitlesel desteğe ihtiyacımız var.Öncelikle Yusufeli Kültür Derneği, Esnaf ve Sanatkarlar Kooperatifi, Artvin vakıf ve derneklerini, sendika şubelerini, seyahat acentalarını, turizm ve doğa örgütlerini, konuyla ilgili her türden örgütlenmeyi bu mücadeleye destek için imza kampanyamıza dahil etmemiz gerekiyor.Bu arada Türkiye Yeşiller oluşumu bu konuda bize destek olacağını açıkladı..Yine aynı şekilde pek çoğumuzun elbette düzenli olarak takip ettiği diğer internet siteleri var ve bunlar üzerinden kampanyamıza destek için linkler konulmasını sağlayabilmeliyiz. 9-Konu uzmanı kişilerle yeniden temasa geçip son gelişmelerle birlikte durum değerlendirmesi yapmalarını sağlayabilmeliyiz..Naci Bey geçirdiği kalp ameliyatı nedeniyle bir süredir istirahat halinde, inşaat fakültelerinde ve diğer mühendislik bölümlerinde okuyan gençlerimize ulaşarak hocalarına konuyla ilgili bilgiler sunabilmelerini ve görüşler alabilmeleri de yine aklıma gelen yöntemlerden.. 10-İşin özeti eğer biz ciddi olarak bu site üzerinden somut adımlar atamazsak, elimizde olan imkanları sonuna dek kulanmayı başaramazsak maalesef her geçen gün giderek daha çok belirsizliğe ve sürüncemeye ve belki de telafisi mümkün olmayan acılara doğru yol alacağız. Sorunun sadece basit bir baraj meselesi olmanın çok çok ötesinde, yaşamsal bir tercih olduğunu ve tercihler doğrultusunda adımlar atma yollarımızın halen açık olduğunu bir kere daha hatırlatarak hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Film Gibi; Baraj Bitti Ama Yol Unutuldu

20.09.2006 tarihli Zaman Gazetesi'nde Bedirhan Koç imzalı haber metnini alıntılıyorum. Dikkatle okunursa, Yusufeli Barajı'na ilişkin de bir takım somut sonuçlar çıkarmak mümkün: İlave Yol Maliyeti=Yolsuzluk!
Buyrun haberi birlikte okuyalım:
Film Gibi; Baraj Bitti Ama Yol Unutuldu
Borçka Barajı’nın inşaatı bitti; ama yol unutulduğu için faaliyete geçemiyor. Aynı bölgedeki Deriner Barajı’nda da yol yapımı projeye sonradan dahil edildi. Barajların maliyeti de ikiye katlandı. Devletin kasasından 814 milyon dolar daha fazla para çıktı. Türkiye bir yandan dünya çapında işlere imza atarken, diğer yandan plansızlık ve bürokratik engeller yüzünden milyarlarca lira zarar ediyor. Bunun en somut iki örneği Artvin'de yaşanıyor. Çoruh Nehri üzerinde inşa edilen Borçka Barajı 7 ay önce tamamlandı; ama elektrik üretilemiyor. Sebebi ise yolun unutulması. Baraj, Artvin-Rize karayolunu yutacağı için su tutma işlemine geçilemiyor. Sonradan yapımına başlanan yeni yol bitene kadar baraj atıl halde bekleyecek. Dev tesisin günlük zararı 250 bin dolar. Ayrıca, keşif bedeli 467 milyon dolar olan baraj, gecikmeler sebebiyle devlete 602 milyon dolara mal olacak. Benzer bir durum Deriner Barajı'nda da yaşanıyor. Yol yapımı projeye sonradan dahil edildiği için barajın bitiş tarihi bir yıl ertelendi. Yıllık elektrik üretim kapasitesi 2 bin 118 gigavat olan barajdaki günlük kayıp, bir milyon doları buluyor. Maliyet artışı burada da kendini gösteriyor. Barajın keşif bedeli 711 milyon dolardan 1 milyar 390 milyon dolara fırladı. Elektrik üretmek için dışarıdan aldığı doğalgaza her yıl 6 milyar dolar ödeyen Türkiye, akarsu kaynaklarının sadece yüzde 3'ünü kullanabiliyor. Yaklaşık 6 milyar dolarlık enerji potansiyeli boşa akıyor. Dünyanın en yüksek debili ikinci akarsuyu olan Çoruh Nehri'nin üzerine irili ufaklı 27 adet baraj ve hidroelektrik santral kurulması planlanıyor. Devlet Su İşleri Genel Müdürü Veysel Eroğlu'nun ‘gerdanlık' dediği santrallar bitince Türkiye'nin elektrik ihtiyacının yüzde 7'si buradan sağlanacak. Ancak, Artvin'deki Deriner ve Borçka barajlarında yaşananlar, bürokrasideki plansızlığı bir kez daha gözler önüne serdi. İnşasına 1999 yılında başlanan Borçka Barajı, 7 ay önce tamamlanmasına rağmen su tutma işlemine başlanamadı. Çünkü, kapakların kapanması halinde sular altında kalacak olan 25 kilometrelik Borçka-Artvin karayolunun yerine yeni yol yapımı projeye dahil edilmemiş, ayrıca bunun için ödenek ve bütçe de ayrılmamış. 1999'da baraj inşaat ihalesini alan Yüksel İnşaat, projede yer almadığı için yol sorunuyla ilgilenmemiş. Daha sonra 2003 yılında dış kredi temin edilince yolun yapımına da başlamış. Yılbaşına kadar yolun bitmesi ve ardından da barajda su tutma işleminin başlaması hedefleniyor. Keşif bedeli 467 milyon dolar olan Borçka Barajı'nın maliyeti de yükselmiş. Projeye yol inşaatının dahil edilmesiyle yüzde 30'luk bedel artışı yaşanmış ve toplam rakam 602 milyon dolara çıkmış. Devleti zarara sokan benzer bir ihmal de yine Çoruh Nehri üzerindeki Deriner Barajı'nda yaşandı. Temeli 1998 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından atılan, dünyanın 3. büyük kemer barajı Deriner'de ise yol inşaatı, baraj projesine sonradan dahil edildi. Bu uygulama baraja pahalıya mal oldu. Bitiş tarihi bir yıl ertelenirken, devlet günde tam 1 milyon dolar zarar etmeye başladı. Yapılan yanlışlıklar sebebiyle ayrıca barajın keşif bedeli de 711 milyon dolardan yüzde 95 artışla 1,39 milyar dolara çıktı. Devlet Su İşleri Bölge Müdürü Sezai Sucu, Borçka Barajı'nın dış kredilerle yapılan bir yatırım olduğunu belirterek, "Bu baraj için kredi alınırken sadece baraj inşası esas alınmış. Yol yapımı ise projeye dahil edilmemiş. Başta devlet bu yolu kendi imkanları ile yapmayı düşünmüş ve bu şekilde yola çıkılmış. Ancak daha sonra müteahhit firma 2003 yılında gerekli krediyi bulunca yol inşaatı da başlamış. Hızla sürdürülen yol çalışmalarının bu yılın sonunda tamamlanması hedefleniyor. Yol yapımı geç alınmış bir karar." dedi. Deriner Barajı'nda da aynı sıkıntıyı yaşamak istemediklerini ifade eden Sezai Sucu, bu yüzden yol yapımını baraj inşaatına dahil ettiklerini kaydetti. Yol inşaatı sebebiyle yeniden keşif artışına gidilen Deriner Barajı'nda yüzde 95'lik bir keşif artışı olduğuna dikkat çeken Sucu, "Deriner Barajı dünyanın en büyük üçüncü kemerli barajı olacak. Bu nedenle su tutulduğunda yaklaşık 80 kilometrelik bir yol, sular altında kalacak. Borçka Barajı ile Deriner Barajı arasındaki yol maliyet hesapları, Deriner Barajı'nın daha büyük olması ve baraj gölünün daha fazla yeri kaplaması sebebiyle farklılaşıyor." bilgisini verdi. Yeni kredi işlemlerinin tamamlanmasını beklediklerini vurgulayan Sucu, "Bu yüzden yer yer çalışmalar duruyor. Örneğin gövde beton inşaatında yüzde 30 kapasiteyle çalışılıyor. Baraj inşaatındaki tüm çalışmaların hepsi kredilere bağlı çalışmalardır." dedi. Deriner Barajı için bir senedir beklenen paranın 750 milyon dolar olduğunu ifade eden Sucu, bunun da devlete maliyetinin yıllık 360 milyon dolar olduğunu kaydetti. Sucu'nun verdiği bilgiye göre 2006 yılında tamamlanması planlanan Deriner Barajı inşaatı bu yüzden ancak 2009'un Aralık ayında üretime başlayabilecek. Bu da maliyeti 1 milyar dolar artıracak. Borçka Barajı inşaatının yüklenicisi Yüksel İnşaat yetkilileri, barajın üretime geçmesindeki gecikme ile ilgili açıklama yapmaktan kaçındı. Yetkililer, baraj inşaatının DSİ'nin sorumluluğunda olduğunu kaydetti. Enerji çevrelerinden edinilen bilgiye göre, Borçka Barajı'ndan etkilenen 32 kilometrelik yolun 12 kilometrelik kısmı tamamlandı. Geriye kalan 20 kilometrelik bölümünün tamamlanması için 12 milyon YTL'lik ödenek daha istendi. Devlet Planlama Teşkilatı ise yol için 47 milyon yeni liralık ödenek ayrıldığını ve bu miktarın Devlet Su İşleri'nin bütçesini aştığını bildirdi. Sonrasında yol çalışması belirli bir süre askıya alındı. Bu sürede baraj inşaatı tamamlanarak elektrik üretimine hazır hale getirilse de devreye sokulamadı. Geçtiğimiz haftalarda kredi temin edilmesi ile birlikte yol inşaatı tekrar başladı. 20 kilometrelik yolun 3 kilometresi daha yapıldı. Kalan 17 kilometrenin kasım ayı sonuna kadar bitirileceğini bildiren DSİ yetkilileri yıl sonuna kadar barajın üretime başlayacığını kaydetti. 'Diğer barajlarda aynı hata yapılmasın' Artvin Ticaret Odası Başkanı Kurtul Özel, ülkenin enerji sıkıntısı yaşadığı bir dönemde inşaatı tamamlanan bir barajın üretime geçmemesi yüzünden devletin her gün 250 bin dolar zarara uğramasının üzüntü verici olduğunu söyledi. Özel, yol yapımının bir an önce bitirilmesini arzu ettiğini kaydetti. CHP Artvin İl Başkanı Uğur Bayraktutan da Borçka Barajı'nda bir planlama hatası olduğunu kaydetti. Benzer sorunların henüz temeli atılmayan Artvin, Yusufeli ve diğer barajlarda yaşanmaması temennisinde bulunan Bayraktutan, "Bir ülkenin kalkınmasındaki en önemli etkenlerden biri, enerjinin dışarıdan alınmamasıdır. Biz bir an önce yolların tamamlanarak bu barajın ülke ekonomisine katkı yapmasını bekliyoruz." dedi. Bakan Yıldırım şaşkın: Attan düşmüşe döndüm Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, baraj inşaatlarında yaşanan koordinasyon eksikliği üzerine 'attan düşmüşe döndüğünü' söyledi. Türkiye'de 30-40 yıldır bitirilemeyen yatırımlar, yollar olduğunu vurgulayan Yıldırım, şöyle konuştu: "Milyar dolarlar vererek barajlar yapıyorsunuz, barajı bitiriyorsunuz ama kullanamıyorsunuz. Çünkü yollar yapılmamış." dedi. Bakan, böyle problemlerin bugünden yarına çözümünün zor olduğunu kaydetti.

Çoruh Vadisi ve Yusufeli Barajı

HÜSEYİN AVNİ ÖZEN (*)
Çoruh Nehri ve kollarında ıo'nun üzerinde baraj yapımı planlanmış olup bunlardan Muradı Barajı tamamlanmış, Deriner Barajı ise yapım aşamasında. Barajların tamamı bittiğinde oluşan görüntüyü gösteren DSİ haritası, Çoruh Nehri, Çoruh Vadisi ve Çoruh'u besleyen dereler ortadan kalkmış ve kilometrelerce uzayan birbirine bağlı bir yapay göller dizisi gösteriyor. Bazı barajların yükseklikleri 100 metrenin üstünde. Havzanın önemli bir kısmı sular altında kalacak. Yapılması düşünülen Yusufeli barajı bu barajlardan biri.
Yusufeli Barajı'nın çevreye ve bölge turizmine ne gibi etkileri olacağını bir biolog ve yaklaşık 14 senesi turizm sektöründe çalışmış biri olarak belirtmek istedim. İklim değişikliği olacak! Barajlar bittiğinde Çoruh havzası, nehir ve dereler görüntüsünden çıkıp bir yapay göller bölgesi olacak. Çoruh Nehri ve kolları ortadan kalkacağı ve derinliği bazı yerlerde 100 metreyi bulan göller oluşacağı için, bölgenin iklimi tamamen değişecek. Bunun ekolojik anlamı şudur: Orada yaşayan bir hücreliden çok hücreli canlılara, bölgeye has endemik fauna ve florası çok büyük zarar görecek, birçok tür ortadan kalkacak. Bölgenin yeni bir iklim değişikliğine yönelmesi kaçınılmaz bir durumdur. Vahşi doğal yaşam alanları yok olacak! Çoruh Vadisi ve Yusufeli havzası dünyanın sayılı vahşi doğa yaşam alanlarından biridir. Çoruh Vadisi ve Yusufeli bölgesi dünya hazinesi sayılan yaban hayatı koruma sahası ilan edilmiştir. Bölgede iki tür yaban keçisi, boz ayı, kızıl akbaba, tilki, kurt, keklik, kartal, bıldırcın, yaban domuzu ve benzeri birçok yaban yaşam hayvan türleri gibi, yüzlerce tür kuş, kelebek, bölgeye özgü sürüngenler, sayısız endemik bitki çeşidi ile birlikte eşsiz bir ekolojik alana şimdilik sahibiz. Yusufeli barajı yapılırsa, bu bölgeyi sular altına gömeceğiz. Yaban hayvanların bölgede yaşam alanlarını daraltacağız. Birçok hayvan ve bitki türü de yok olacaktır. Tarım arazileri sular altında kalacak! Çoruh Vadisi ve özellikle Yusufeli havzasındaki topraklar tarımsal açıdan çok değerlidir. Nedeni bölgenin iklimsel özelliğine bağlı olmakla birlikte, Çoruh Nehri ve kollarının oluşturduğu nem ve yine bu suların taşıdığı mineralce çok zengin topraklardır. Normal verimli bir toprakta yonca bitkisinden yılda 3-4 defa ürün alınırken, Çoruh Vadisi'nde 9 defa ürün alınabiliyor. Yine bu topraklarda aynı arazi üzerinde 3 değişik ürün defalarca alınıyor (fasulye, domates, yonca gibi). Bölgede binlerce yıldır süren bir tarım kültürü vardır. Bunun neticesiyle bölgeye özgü dünyada başka bir yerde bulamayacağınız Yusufeli pirinci, Yusufeli zeytini ve Yusufeli üzümü bulunmaktadır.
Çoruh ve havzası doğal bir seradır. Yusufeli aynı yıl hem pirinç, hem de buğdayın aynı tarladan alındığı belki de dünyadaki tek yerdir.
Toprak kaybı olacak! Şu anda Çoruh Vadisi ve Yusufeli'ndeki tarım ve meyvecilik için kullanılabilir toprak kapasitesinin 1/20'si kullanılmaktadır. Gelecekte bu verimli toprakların değeri anlaşılacak ve tam kapasite ile faydalanılacaktır. Yusufeli Barajı yapılırsa bu verimli topraklar sular altında kalacaktır.
Turizm zarar görecek! Treking turizminin dünyadaki önemli merkezlerinden biri de Kaç-kar dağlarıdır. Bugün on binlerce turistin dağ yürüyüşü, tırmanış, doğa sporları, doğa fotoğrafçılığı ve huzur için geldiği Kaçkarlar'a, ilgililerin belirttiğine göre yarınlarda yüz binlerce turist gelecektir. Baraj yüzünden çıkacak (başta yol olmak üzere) problemler yüzünden turizm önemli ölçüde zarar görecektir. Çoruh Nehri'nin Yusufeli havzasındaki bölümü, dünyanın en önemli 2. rafting parkuru kabul edilmektedir. Yusufeli Barajı yapım senaryoları yüzünden rafting turizmi gerçek potansiyeline ulaşamamıştır. Dünyadaki 4 önemli parkurdan birine sahibiz. Yusufeli Barajı yapılırsa sadece birkaç ülkenin sahip olduğu alternatif bir turizm sektörü olan Çoruh raftingi-ni kaybedeceğiz. Çoruh Vadisi ve Yusufeli'nde birçok eski kale ve kilise vardır. Hiçbir özel çalışma yapmadığımız halde, birçok turist bu tarihi kale ve kiliseleri ziyaret etmektedir. Bölgemiz toprak verimliliği, doğal yaşamı, vahşi doğal yaşam alanı ve turizmi ile çok kıymetlidir.
Yusufeli Barajı tekrar tekrar düşünülmelidir. Barajın yapımının bölgeye çevre felaketi ve doğa vahşeti olarak yansıması kaçınılmazdır. İlerde telafisi mümkün değildir. Çoruh üzerinde hiç olmasa Yusufeli havzasında akan bir nehir ve vadi bırakılmalı, bölge yapay göller dizisinden kurtulmalıdır. Küresel ısınma yüzünden önümüzdeki yüzyılda Anadolu'daki toprakların kuraklık ve susuzluk yüzünden kullanılmaz hale geleceğini bilim insanları belirtiyor. Aynı bilim insanları Türkiye de kullanılabilir tarımsal toprakların Doğu Karadeniz bölgesinde kalacağını belirtiyor. Dünya için Amazon ormanlarının önemi neyse, Türkiye'de de Doğu Karadeniz'in önemi aynıdır.
(*) Hidrobiyolog, çevre uzmanı

30 Ocak 2007 Salı

Sayın Yusuf Sağlam'a Açık Mektup



"Hüzün ki en çok yakışandır bize / Belki de en çok anladığımız" Hilmi Yavuz



Merhaba Hocam;



Size doğrudan yazmama neden olan, (aşağıya da bir kopyasını ilave ettiğim) yazınızı okuduğumda, uzun bir süre ekrana kilitlenip kaldım. Şaşkınlığımın nedeni elbetteki baraj konusunda daha önceden, üstelik yakından bildiğim düşünceleriniz değil; esas beni hüzünlendiren, içimi acıtan şey, aradan geçen 1.5 yıla ve zamanın sizi haklı çıkarmasına rağmen birilerinin uyarılarınızı ısrarla dikkate almamış ve hala harekete geçmemiş olmasıdır. Biz hep mi haklı çıkmak zorundayız hocam? Keşke Yusufeli barajı konusunda zaman bizi yanıltsaydı. Aylardır bu sitede, (www.yusufelim.com) yıllardır memlekette dilimiz döndüğünce anlattığımız şeyler, bir bir başımıza gelmek zorunda mıydı? Sakın yanlış anlamayın; bu cümleleri yazarken giderek karamsarlığa düştüğüm anlaşılmasın, tam tersine her zamankinden daha iyimserim. Demek istediğim aslında şu, yıllardır Yusufeli barajı konusunda yapılan yanlışları söylüyoruz, şimdilerde çok daha fazla kişi bu yanlışların farkında, geçmişte bizim "yanlış" dediğimiz politika ve uygulamaları savunanlar da zaman ilerledikçe haklılığımızı teslim eder oldu; gün geçtikçe de bu barajın büyük bir yanlış, yanlıştan öte büyük bir "vehamet" olduğunu kavrayanların sayısı artıyor. Ama siyasi karar alıcılar ve onların karar almalarında etkili olan çevreler buna karşılık ne yapıyor? Sadece yanlışı, yeni bir yanlışla düzeltmeye çalışıyor. Bunu yaparken de gittikçe tıkanma noktasına geliyor, açmazlar her geçen gün artıyor.



Yusufelilileri yerinden yurdundan ettikten sonra hiçbir şekilde yeni bir ilçenin ne fiziki ne de iktisadi açıdan kurulamayacağını defalarca söylediniz, söyledik. Alternatif projenin herzaman hazır olduğunu yıllarca söylediniz, söyledik. İnsanımızın kırk yıldır çaresizliğe terkedildiğini, belirsizliğe mahkum edildiğini yıllarca söylediniz, söyledik. Davulu boynunuza asıp, tüm riskleri göze aldığınızda arkanızdaydık; Çoruha masa koyup gerçekleri haykırdığınızda da yanınızdaydık. Yazınızda son derece masum ve haklı bir soru soruyorsunuz: "..koca bir ilçeyi yutan, yöre halkını kökten yok edip mağdur eden projenin hayata geçirilmek istenmesi nedendir. Bu iştahın sebebi nedir?" Ben kendi payıma, bu iştahın sebebini defalarca yazdım, söyledim; bu forumlarda ve memlekette defalarca tartıştık, söyledik. Bu iştahın sebebini elbetteki benden çok daha iyi ve çok daha yakından biliyorsunuz hocam; bu iştahın sebebinin ekonomi-politik olduğunu,insanları ve çevreyi ve geleceği hiçe sayan, bütün güdüsü daha fazla kar etmek olan ulusal ve uluslararası sermayenin siyaset üzerindeki baskısı olduğunu, geleceğimizi karartmak isteyenlerin, Yusufeli insanı başta olmak üzere halkımızı her tür dezenformasyon, yanlış bilgilendirme ve her türden ayakoyunlarıyla gerçeği gizlemeye çalışan sermaye-siyaset-bürokrasi üçgenindeki bir avuç zavallı olduğunu biliyoruz. Evet onlar zavallıdır çünkü bile isteye insanlara acıyı yaşatanları, işlerine gelmeyen çözümleri görmek istememek konusunda ısrar edenleri, ben zavallı olarak görüyorum. Suçluluğun telaşıyla bugün koşuşturanlar, yarın pılını pırtını toplayıp bu vadiden ebediyen çekip gidecekler.Buna olan inancımız olmasa çoktan çıldırırdık bu karanlıkta, değil mi hocam?



Benim gibi yüzlerce, binlerce Yusufelili gencin yetişmesinde büyük emeği olan siz saygıdeğer hocam; gerek öğretmenlik, yöneticilik yıllarınızda gerekse iki dönemdir Belediye Başkanı olarak, Yusufeli insanı ve sorunlarıyla yatıp kalktığınız yıllarda belki umutsuzluğa kapıldığınız, kendinizi yalnız hissettiğiniz zamanlar olmuştur; belki şairin "Hak bellediğin yolda yalnız yürüyeceksin" düsturunca yol aldığınız zamanlar da olmuştur; ne var ki şimdi her zamankinden daha çokuz; her zamankinden daha güçlüyüz, yalnızca bu sitede kayıtlı olan üye sayımız ilçe nüfusunun yarısı kadar, ziyaretçi sayımızla beraber bir Yusufeli de bu sanal ortamda gerçekleri tartışıyor. Gerek Yusufeli'ndeki gerekse değişik şehirlerdeki hatta ülke dışındaki Yusufelililer olarak gün geçtikçe ortak paydada toplanmaya, artık daha da fazla geç kalmadan yeni bir solukla ve bütün direncimizle baraj belasını bertaraf etmeye çalışıyoruz. Tam da bu noktada sizin desteğinizi bir kere daha duymak, bizde zaten varolan moral ve cesareti daha da artıracaktır.



Siz bize yıllarca kimya anlattınız; şimdilerde ben kendi payıma insanın ve tarihin kimyasını anlamakla meşgulum, insanlık tarihiyle ilgili okuduklarımdan öğrendiğim bir şeyler var mutlaka; ama hepsinden önemlisi tarih okuyarak tarihi koklamayı, yaşadığımız zamanı sezmeyi öğrendim. Şimdi Yusufeli'nin ve Çoruh vadisinin tarihinde ciddi bir kopuş noktasına geldiğimizi herkes biliyor elbette; ama size yazmamda ki esas nedenlerden biri de budur hocam, üçbinyıllık Yusufeli vadisinin tarihi yeni bir yüzyılın başında bize bir oyun oynuyor ve şimdiki sahnenin tarihsel aktörlerinden biri de sizsiniz; elbette ki gücünün yettiği ölçüde mücadele eder insan ama tarihin bize gösterdiği bir şey daha var: haklı olanın gücü de öfkesi de hakkından beslenir. Hak ise er geç çıkar ortaya. Hakkın ortaya çıkışı tarihsel olarak belki uzun zaman alır biz yaşayanlar için; lakin upuzun insanlık tarihinde küçük adımlarla başlamış tüm hak arayışları. Köleliğe ilk başkaldıran olmasaydı, isyanlar kesintisiz devam etmeseydi ortaçağlardan çıkmak için binlerce yıl daha geçecekti şüphesiz ama yine de birisi, birileri çıkıp haklı olarak isyan edecekti.


İnsanlık tarihi için belki küçük ama Yusufeli tarihi için büyük bir adım atmak istiyorsak, bu büyük adımın atılmasına omuz verecek kişilerin başında şüphesiz siz de varsınız; geçmişte olduğu gibi bugün de! Geçmişten daha çok bugünlerde ihtiyaç duyduğumuz dayanışma için dünden daha istekli olacağınıza şüphem yok hocam; ben aslında size tüm üyelerimizin isteğini dile getiriyorum: yanımızda, önümüzde olmaya devam ediniz, bunu daha çok hissetmek daha çok bilmek hem sizin için hem tüm Yusufelililer için çok daha hayati bir önem arzediyor. Bir yazınızdan yola çıkarak kaleme aldığım bu satırları cevabi bir beklenti amacıyla değil, sesli düşünerek, toplu düşünerek yazdığımı belirtir; saygılarımı sunarım.


Not: Aşağıdaki yazı, 2005 yılının 5. ayının 5. günü sayın Belediye Başkanımız Yusuf Sağlam tarafından Coşkun Çoruh dergisi için kaleme alınmıştır. Dikkatle okumanızı ve değişenlerle değişmeyen şeyleri anlamaya çalışmanızı özellikle ricam ediyorum. Sayın Başkanımızın hedefi 12 den vuran tespitleri ve uyarılarının dikkate alınmadığı gibi tam bir yıl sonra aynı hatanın yeniden işlendiğini görmek hüzünden öte bir acı! Saygılarımla..


YUSUFELİ BARAJININ YAPILIP YAPILMAYACAĞI


Yusufeli barajının yapılıp, yapılmayacağı hergün ,her saat belki her dakika insanımız tarafından takip edilmekte; sonucun ne olduğu hususu merak konusu olmaktadır. Saygıdeğer hemşehrilerim ,şunu kesin olarak bilsin ki; Hükümet bu barajı her ne hikmetse yapma isteğinde; Yusufeli halkı ise ilçeyi yok edecek ikili formülasyonla ifade edilen barajın değil, üçlü formülasyonla ifade edilen barajın yapılmasında taraf olduğunu müdeatit kez yetkililer ve sivil toplum örgütleri açıklamıştır. Yine Yusufeli halkı birçok gerçeği çok iyi bilmektedir, Türkiye’ de onlarca devam eden baraj inşaatlarının bir kısmı durdurulmuş, bir kısmı iptal edilmiş, hatta mevcut devrede olan barajlarda da % 25-30 lar seviyesinde çalışmakta iken ; hatta bitirilip su doldurulmayan baraj mevcutken; koca bir ilçeyi yutan, yöre halkını kökten yok edip mağdur eden projenin hayata geçirilmek istenmesi nedendir. Bu iştahın sebebi nedir; yetkilerin dost doğru bilgi ve belgeye dayalı açıklama yapmaları gerekmektedir. Hele belli bir seviye ye çıkmış, saygınlığı olan bir kısım siyasilerin yollara düşüp, bu barajın yapılması yönündeki ikna turlarını anlamak mümkün değildir. Her bir girişimin kafalardaki bıraktığı soru işaretlerini yetkililerin Türk kamuoyuna açıklamaları gerekmektedir. Bir kez daha Yusufeli halkı adına acı bir şekilde haykırıyorum. Bu mazlum insanların kaderiyle kimse oynamaya kalkmasın. Yusufeli mevcut yerinde var olduğu sürece hayatını devam ettirebilecektir. Aksi halde mevcut ilçe Yusufeli’ni baraj sebebiyle yok edip; yine Yusufeli coğrafyası içerisinde yeni bir Yusufeli ilçesi kurarak devamiyet beklentisi içinde olanlar bu insanlara ihanet etmiş olacaktır. Çünkü böyle Yusufeli yaşamayacaktır. Tıpkı görünen köy kılavuz istemez misali gibi. Halk ayakta, teyakkuz içerisinde gelişmeleri bekliyor. Hükümet yetkililerimizden halkı daha fazla heyecanlandırmayacak; halkın isteği doğrultusunda projeleri hayata geçirmelerini istiyorum. 8 Nisan 2005 günü Yusufeli meydanında her türlü engellemelere vede herbir yöreye ilçe olma yönündeki mesajlarla kuru ve boş beklenti içerisine itilmelerine rağmen toplanan binlerce insan, o meydanda “Bizim Başka Yusufeli’miz Yok”diye haykırışını Mısır’da sağır sultan duyar oldu, ancak bizim yetkililerimiz duymaz oldular. Ama birgün gelecek bu gerçeği onlarda istemeselerde duyacaklar. Ancak istiyoruz ki iş işten geçmeden, bu insanlar daha fazla incitilmeden bu kararlar alınsın. Hele hele mahkeme aşamasında olan 19/04/2005 tarihinde duruşması yapılan henüz ara karar aşamasındaki dava devam ettiğinden bu kadar aceleci olmak gerçekten insanların kafasını karıştırıyor. Ne uğruna 30 bin insan maddi ve manevi değerlerini kaybettiğinin cevabını bulmak istiyor. Ayrıca Yusufeli halkını üzen en önemli yazılardan birisi en yetkili ağızlardan Sayın Başbakanın helikopterle Yusufeli coğrafyasını havadan izleyerek yerleşim yerinin tespit edileceği yönündeki açıklamalardır. Sayın Başbakanımıza saygımız sonsuzdur. Ancak Sayın Başbakan yerleşim Yeri tesbit uzmanı değildir, bu coğrafyayı tam anlamıyla bilen birisi hiç değildir. Sayın Başbakanımız Yusufeli halkıyla karşı karşıya getirilmeye çalışılıyor. Bu doğru değildir. Hedef insan olarak Sayın Başbakan gösteriliyor. Görünen o ki yörede incelemelerde bulanan muhterem heyetler coğrafi zorluklar sebebiyle uygun yeni bir yerleşim yeri bulamamanın sıkıntısıyla faturayı sayın Başbakanımıza kesmeye çalışıyorlar. Başbakanımızın uzaydan incelemeyle bir yer tespitinin yapılmayacağı yönündeki kanaatimiz kesindir. Öyle umuyoruz ki havadan değil, karadan ilçemizi coğrafyasını birlikte gezer ve inceleme yaparsak bu coğrafya da mevcut ilçe merkezi dışında bir ilçe merkezinin olmayacağını,barajın yapılması halinde insanların büsbütün mağdur olacaklarını, ilçenin dağılacağını; yeni kurulacak yerleşim merkezinin ise ancak mevcudun 1/6 sını toplayabileceğini görülecektir. Yusufeli halkı olarak sayın Başbakanımızı ilçemizde ağırlamak; sorunlarımızı da yüz yüze konuşmak istiyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle tüm hemşehrilerime selam ve saygılarımı sunmadan diyorum ki Yusufeli mevcut yerinde anlamlı olacaktır. Başka Yusufeli de olmayacaktır. Onun için Yusufeli- Artvin iki formülasyona HAYIR; Oltu-Artvin-Kirazlı üçlü formülasyanla ifade edilen alternatif baraja EVET diyoruz. 05/05/2005 Yusuf SAĞLAM


Kaynak:http://www.coskuncoruh.com/dergi/include.php?path=content/articles.php&contentid=62&PHPKITSID=9482c4a01f243583def9c7649d37c550

ÇED Raporu Ne Demiyor?

Yeryüzü Kardeşliği (Friends of the Earth) örgütünün Yusufeli Barajı ile ilgili olarak yayımladığı ikinci rapor, Çevre Değerlendirme (ÇED) ile ilgili. Raporun tamamı henüz Türkçeye çevrilmedi, burada da kısaca önemli noktalarını ve soruları aktaracağım. Rapor, genel olarak Yusufeli barajının çevresel değerlendirmesini ele alıyor ve ENCON'un hazırladığı ÇED raporunun ne kadar eksik ve bilimsel verilere dayandırılmadan yazıldığını sorguluyor.
ENCON'un raporu hazırlarken bazı temel kriterleri es geçtiğini, özellikle tehdit altındaki türler hakkında hiçbir ayrıntılı ve doyurucu bilgi içermediğini belirtiyor. Tür sayılarının azaltılması bir yana, adlarını bile doğrudüzgün anmayan ENCON raporunun en önemli handikapı da bu zaten, türlerini yazdıklarının da ileride ne olacağını yazmadıklarını zaten okuyunca biz de görüyoruz. Mevsimsel olarak hiç bir tür takibi yapılmadığı gibi, bu konuda daha önce yapılmış olan çalışmalara da hiç değinilmiyor. Ayrıntısını ilerde yine yazarım ama şimdilik 15 soruyu çeviriyor ve benim bulabildiğim, daha doğrusu bulamadığım cevaplarımı yazıyorum buraya:
1-Taraflar hangi nedenlerle Dünya Bankası ilkelerini tam olarak uygulamıyor? Bilmiyoruz!
2-Çoruh Havzasında toplam 27 baraj yapımı planlanırken neden bölgesel çevre değerlendirme raporu yok?Bilmiyoruz!
3-Bölgesel çevre değerlendirme raporu ne zaman yapılacak?Bilmiyoruz!
4-Sektörel çevre değerlendirme raporu hazırlandı mı, hazırlanmadıysa ne zaman hazırlanacak?Bilmiyoruz!
6-Bu projeden etkilenecek olan toprakların yasal statüsü nedir?Bu topraklar için bir alan haritası var mı?Bilmiyoruz!
8-Yusufeli barajının ekonomik ömrü nedir? 35-50 yıl arası maksimum
9-Yusufeli barajının ömrü tamamlandığında ne olacak?Bilmiyoruz!
10-1998-2000 yılları arasında yapılan saha çalışmalarının amacı ve sonuçları neydi, hangi yöntemler kullanıldı?Bilmiyoruz!
11-Ağaç, bitki, hayvan,memeli dağılımı bilgilerinin kaynağı nedir?Bilmiyoruz! Çünkü raporda hiçbir referans yok!
12-Mevsimsel fauna ve flora araştırması yapıldı mı?Biz görmedik, bir gören de çıkmadı!
13-2004e ait flora ve fauna bilgileri toplanırken hangi yöntem kullanıldı?Masabaşı yöntemi!
14-Yaşamı tehlikeye girecek olan türlerin her biri için gerekli olan (hayatını devam ettirmesi için) yaşam alanı nedir? Türlerin sayısı bile yarıdan az gösterilmişken, onların hayatlarını nasıl devam ettireceğini tabbi ki hiç yazmamışlar, memelilerin en kalabalığı olan biz insanları ise hiç kaale bile almamışlar!
15-Yaban Keçisi Yönetim Planı'nın tavsiyelerini hükümetin uygulama yükümlülükleri nedir(ne durumdadır?)Bilmiyoruz!
Bildiğimiz bir şey var ki zaten ENCON raporunu okuyan herkesin anlayabileceği şey, bu rapor tamamen "uluslararası kredi kuruluşlarının gereksinimlerini karşlılamak için hazırlanmıştır". Rapor aynen böyle diyor zaten.
Encon tarafından hazırlanan ÇED raporunun tam metnine şu linkten ulaşılabilir: http://www.dsi.gov.tr/yusufeli_ced_nihai_tr.htm

Durum Değerlendirmesi (Kasım 2006)

Yusufelim.com'da, üye sayımızın üçbine yaklaştığı, (Ocak 2007'de dörtbine yaklaştık) her geçen gün baraj karşıtlığının arttığı, eylemlilik adına yavaş yavaş da olsa kıpırdanmaların başladığı, birleşime üç çiçek atmamızın bile yakın takibe alındığı, dış kredi meselesinin sessizce halledilmeye çalışıldığı, "yusufeli barajına başladık" demek için de olsa ilk göstermelik çalışmaların yapıldığı, nihayetinde seçimlere de yaklaştığımız kritik bir dönemden geçiyoruz. Dananın kuyruğu kopmasın isteyen Sermaye, yapıştığı ranttan kolay vazgeçmeyecek; siyasiler ise ses çıkmadığı müddetçe zaten rahat; gidişata dur diyecek olan yine biziz. Barajın kendisini tartışmayı hem de çok uzun süredir yaptık; yusufeli barajının "akla zarar, sermayeye kar" bir proje olduğunu defalarca söyledik, yazdık; artık konu bu değil, mesele haklı olduğumuz konuyu doğru araçlarla doğru yerlere taşımak meselesi. Ve tabii daha da önemlisi örgütlenme ve eylem meselesi. Bunlar üzerinde daha fazla durarak, daha çok düşünce ve eylem üretme dönemine girdiğimiz ortada, altı ay önce ortaya koyduğumuz YUSUFELİ İNİSİYATİFİ önerisine dünden daha yakın bir noktadayız aslında, lütfen altı ay içinde bu forumlarda neleri aştığımızı, zamanın kimi haklı çıkardığını, şu an itibariyle de kimlerin daha güçlendiğini bir düşünelim..Artık haklı çıkmak gibi bir derdimiz olmamalı; evet haklıyız ama isteklerimizi ve hakkımızı daha geniş destekle sürdürmek zorundayız ve bunun için daha çok çaba harcamamız gereken bir noktadayız.
Bu sitede (www.yusufelim.com) başından beri mücadele veren arkadaşlarımdan hiçbirisinin, pireye kızıp yorganı yakmayacaklarını biliyorum; birilerinin hala aylar sonra bile üstünkörü bir kaç satırla moralimizi, motivasyonumuzu bozmaya çalışması hiç sorun değil, sorun da bu zaten karşımızda eskisi gibi çıkıp ben şu şu nedenden barajı istiyorum diyen kişi yok etrafta..Sayın Naci Özen'in de katılımıyla, daha da güçlendiğimiz bu dönemde, artık barajın kendisinden çok nasıl engeleyebileceğimizi, neler yapabileceğimizi daha somut ve daha pratik bir zeminde tartışmamız gerekecek.
Yusufeli barajının giderek daha çok kişi tarafından farkedilmeye başladığını gözlemliyoruz; önümüzdeki aylarda, bizlerin de çabasıyla konunun ulusal ve uluslararası gündemde daha çok seslendirildiğine şahit olacağız; işte tam da bu noktada en çok görev bu sitede biraraya gelen bizlere düşecek.. Saygılarımla.
Not:İçerisi dışarısının kalmadığı dünyada, Yusufeli hakkında her dilden yazı bulmak mümkün; son aylardaki iki önemli dış gelişmeyi de burada özetliyorum..Belki bilmeyenler için hatırlatalım, konsorsiyumdaki Alstom şirketi Fransada 2005 yılında rüşvet skandalıyla anılan bir şirket..! 27 Eylül 2006 tarihli Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilen “ilerleme raporu”nun 26 nolu maddesinde, Türkiye hükümetinin A.B çevre kriterlerine uymaksızın devam ettiği projelerden birisi de Artvin ili Yusufeli Barajıdır diyor. Bkz.: http://www.europarl.europa.eu/sides/getDoc.do?pubRef=-//EP//TEXT+TA+P6-TA-2006-0381+0+DOC+XML+V0//EN
Yusufeli Barajının, Biyolojik açıdan Çevresel Etki Değerlendirmesi başlıklı yeni raporu Berne Declaration ve Friends of the Earth için kaleme alındı. Bu rapor, yangından mal kaçırır gibi, son derece lakayıt bir şekilde yazılan ENCON’un ÇED raporunu satır satır eleştirmekle kalmıyor, sonuç bölümünde bizim bile unuttuğumuz soruların hepsini birden soruyor: (teknik, çevresel, siyasal ve ekonomik konularda toplam 59 soru var, bir kaç tanesi şöyle:Yusufeli barajı da dahil tüm Çoruh Havzası için bölgesel bir çevre değerlendirme raporu ne zaman yapılacak? Sektörel(sektörler bazında) değerlendirme raporunuz var mı, yoksa ne zaman hazırlamayı düşünüyorsunuz?, Yusufeli barajının ekonomik ömrü nedir? Ekonomik ömrü tamamlandıktan sonra Yusufeli barajı ne olacak? Hazırlanan ÇED raporunda floranın mevsimsel takibi yapıldı mı, neden tüm türlerin adı bile tam olarak yok, ÇED için veri toplamada hangi yöntemler kullanıldı, ayrıntılı analizler neden yapılmadı v.b.)
Bu önemli rapor aynı zamanda ECA WATCH (Dış Kredi Ajanslarını İzleme Komisyonu) isimli uluslararası örgüt tarafından Ekim ayı (2006) bülteninde yayınlandı. Bu örgütün amacı, kredi veren kuruluşların, vermeyi düşündüğü kredilerle uygulanacak olan projeleri mercek altına almak, eğer çevreye ve insana zararı varsa bu projeyi uluslararası kamuyou önünde teşhir etmek ve kredinin verilmesini engellemek için çaba harcamaktır. Karşı çıktığı krediler, projeler arasında Fransız nükleer amaçlı dış kredi de var, Rus ordusunun dış kredisi de var..Yani 9 dilde yayın yapan, uluslararası kamuoyu oluşturmada etkili bir örgüt. Örgütün sayfası: